"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Vuslat

Havva KÜÇÜK KONUR
24 Haziran 2025, Salı
Kavuşmak bir gündüz heyecanı, bir bahar nağmesi, kocaman bir umudu insanın. İçinde yıllarca arayıp dolaştırdığı çiçek...

Bir ummanın nihayetini merak ettiğinde, bulduğun bir yunus balığı belki. Rüzgârın deli deli eserken çıkardığı ses… Dalgaların kıyıya çarparken çıkardığı o muazzam yayılışı... Vapurun kıyıya yanaşırken lastiklere çarpışının iç gıcırtısı... Her şey bir şeye kavuşuyor. Her âşığın bir maşuku var. Her mevcûdun tıpatıp uyduğu bir parçası var. Yarım değil hiçbir şey, tek değil…

Kavuşmanın kimyası zor, hâli geniş... Hele ki bir tarihin izini kovalıyorsa ve hele ki âşıktan maşukunaysa... Ya da evlattan ebeveyne... Takvim yapraklarının her gün birer birer aynı heyecanla koparılışı... Her geçen saniyenin, dakikanın, günün o güne bir adım daha götürdüğünü hissetmek... İçinde hiç bitmeyen, hatta gittikçe artan bir coşku... Çoğu zaman neredeyim? Kimim? sorularının unutulduğu... Bir kimya mıdır bu? Bir bilinmezlik midir? Yoksa deli saçması mı? Bilenler bilir.

Kavuşmak, ayrılığın kardeşi... Ayrılık, gurbetin arkadaşı... Gurbet, paslı gönülleri bile eriten, yumuşatan büyülü bir iksir gibi. Bir tanıdığınız, akrabanız normalde dümdüz biriyken, gurbete çıkar, biraz zaman geçer, üstüne gün doğmamış laflar duyarsınız ağzından. Bakarsınız duygusallaşmış, ağlamaklı olmuş. Gurbetin yakıcılığından, ateşinden payını almayan var mıdır? Gidene mi zordur, kalana mı derler ya... Gurbet, böylesi bir ayrılığı yüreklere kor gibi bıraktığı için, ikisine de zordur. Hem giden gurbettedir hem de kalan...

Hasretin panzehiri vuslattır. Ayrılık, kavuştuğunda biter. Günler günleri kovalamış, o tarih gelmiş ve kavuşulmuştur işte... Hasrete dair ne varsa ya şiir dizelerinde ya kalemin mürekkebinde ya da ebru ciltli defterlerde kalmıştır. Hasretin söylettiği dizeler, sevdiğine kavuşunca susar. Film/dizi başrolleri bile, birbirine kavuşunca film/dizi biter. Kavuşmak, hasreti dindirir çünkü. Onca zaman çekilen sızı biter, yaraya merhem sürülür, hastalık sükûna erer. Bu mutmain olmuşluğun üstüne söylenecek her şey, yapılacak, yazılacak her kare zuldür. Çünkü kavuşamayanların ne sözü biter ne mısrası ne de dizesi... 

Kavuşamamak deyince... Kendisine aşık olan Türkmen kızının, daha aşkını söyleyemeden huzurunda yığılıp kalması üzerine, büyük hünkâr Yavuz Sultan Selim’in o kızcağıza yazdığı dizesini hatırlamamak mümkün mü?

“Şîrler pençe-i kahrımda olurken lerzân

Beni bir gözleri âhûya zebûn etdi felek..”

Allah, cümlesine rahmet eyleye...

Okunma Sayısı: 250
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı