Senaryoyu ve projeyi çok iyi hazırlamışlar. İşin taktiğini, yolunu yordamını da ustaca uyguluyorlar...
Önce kavga, gerilim, kutuplaştırma ortamını hazırlamak için toplumun bir kesimini vatan haini, darbeci yani en tehlikeli düşman ilân ederek, hedefe koyarak.
Sonra halkın desteklerini arkalarına almak için, vatana ve millete ihanet içinde olan gizli bir şebekenin bulunduğu korkusunu yayarak, toplumda bir korku ve panik havasını pompalayarak, halk nezdinde kendilerinin yegâne kurtarıcı olduklarını topluma inandırma propaganlarında bulunarak...
Bir seçimde bu sayede reyleri devşirip, netice aldıktan sonra, ikinci bir seçimde de zafere erişmek için, aynı yöntem ve taktiklerle, yani yine bir korku gerginlik ve ayrıştırma projeleriyle yine kavga edeceği başka kesimleri bulup, vatan haini ilân ederek, onunla kavgaya devam etmek suretiyle, yine seçim sandığından zaferle çıkabilme başarısını göstermek...
Üç dört sene boyunca “hain darbeciler” diyerek üst rütbedeki bir çok subayı ihraç edip veya içeriye tıkmanın karşılığında, milletten gördüğü destekle seçimden zaferle çıktıktan sonra, bu defa keskin bir manevra ile o güne kadar vatan haini ilân ettikleri askerlerin hepsini kahraman ilân edip, hepsini salıvermek...
Aynı taktik ile “ne istediler de vermedik?” itiraflarıyla on bir yıl beraber çalışarak her fırsatta alkışlayarak, övgüler yağdırdıkları ve devletin en kritik, en önemli mevkilerine getirdikleri, malûm cemaate sıra gelmişti. Bu defa; “Maalesef aldanmışız; Allah ve milletimiz bizi af etsin..” diyerek yine her seçimde olduğu gibi gelecek olan seçimde de istedikleri zaferi elde etmek için “fetö” dedikleri en tehlikeli örgüt olarak gördükleri yapıyı hedef tahtasına koyarak atışlara başladılar. Ve her zaman olduğu gibi hamasi nutuklarla, cerbezeli reklâm ve propagandalarla yine sandıktan başarıyla çıktılar.
“Analar ağlamasın, artık şehit cenazeleri gelmesin, akan kanlar dursun” diye çözüm süreci adına Kandil ve İmralı ile yapılan antlaşmalarla birlikte, “biz olmasak, eskiden olduğu gibi buraları yine beyaz toroslar istilâ eder..” yani faili meçhul cinayetlerin önü alınmaz, şantaj ve korkutmaların sonucunda her ne kadar bölgede kanlar akmaya, canlar telef olmaya devam etse de seçim sandığından yine aynı parti zaferle çıkmış oldu.
Dış politikada da benzeri proje ve taktiklerin uygulandığını görüyoruz. “Zalim, katil Esat!... Katil, gaddar Netanyahu!..” bu gün de Rus uçağını düşürürüz!..” “Irak Başbakanı da kim oluyor!..” “Ey birleşmiş milletler!.. Dünya beşten büyüktür!...” gibi meydan okumalarından sonra U dönüşleri yapılarak tam tersi duruş ve tavırlar sergilense de bu gibi söylemlerle halkın millî duygularını harekete getirmek suretiyle bu tabloyu seçim sandığına taşımasını bilen aynı partinin becerisi.
Bazen tehdit ederek ve korkutarak; bazen gerilim ve kutuplaştırarak; bazen millî duyguları galeyana getirerek ve bunlarla beraber bolca dinî argümanları istimal ederek... Hep aynı senaryolarla, aynı projelerle, aynı taktiklerle seçim sandığından zaferle çıkabilme becerisini gösterebiliyorlar. Siyasiler açısından mühim olan sonuç almaktır. Ülkede gerginlik, kutuplaşma varmış; huzur, asayiş yokmuş, bunların hiçbir önemi yok!...