"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

İman nuru nasıl artar?

Hüseyin Şahinoğlu
01 Aralık 2019, Pazar
Bir kitapçıya girdiğimizde, aradığımız bir eser varsa, önce onu sorarız.

Tekstil ürünlerinin satıldığı bir fuara uğradığımızda, bir elbiseye ihtiyaç duyuyorsak, önce ilgili standa bakarız. Meteoroloji programı izlerken, ertesi günü bir seyahate çıkacaksak, gideceğimiz yerleşim merkezlerindeki hava durumuyla ilgili bilgilere dikkat kesiliriz. Bir kanalın sağlık programında, söz gelimi, migren konusu işleniyorsa ve bizim de migren sıkıntımız varsa, dikkatimizi olanca yoğunluğuyla doktorun açıklamalarına veririz…

Yahut tersinden ifade edersek, futbol ile aramız yoksa en önemli takımların canlı yayın maçları bile bizim için cazip olma niteliği taşımaz. İlgimiz yoksa en çok rağbet gören bir bilim-kurgu kitabı bize anlamlı gelmez. En meşhur bir uzman konuşsa bile kendimizde yahut yakınlarımızda bulunmayan bir hastalığa ilişkin açıklamalar bizim için yeterince ilgi uyandırmaz…

Gittiğimiz yerler, baktığımız kitaplar, karşımıza çıkan programlar ihtiyaçlarımızla doğrudan alâkalı görünüyor! Buralarda kendimizle ilgili bir boyut görüyorsak bu boyutun önemi oranında ilgi duyuyor; kendimizle ve ihtiyaçlarımızla ilgili bir boyut görmüyorsak da bir şekilde atlıyor, yahut geçiyoruz! İnsan olarak gerçeğimiz bu! Her halde iş ilânlarına en çok iş arayanlar bakıyor, spor programlarını en çok gençler izliyor, yeni ulaşılan onkolojik tedavi usûllerine en çok kanser hastaları ya da yakınları ilgi gösteriyordur!

Peki yaş, sağlık, gelir durumu, cinsiyet gibi her türlü değişkeni bir kenara bırakarak temel insanî ihtiyaçlarımız nedir, diye düşündüğümüzde nasıl bir liste çıkıyor karşımıza? En basit haliyle bunu bedenî ve ruhî ihtiyaçlarımız şeklinde iki ana kategoride düşünebiliriz. Başka bir ifadeyle nefes alma, yeme, içme gibi biyolojik ihtiyaçlarımız, ayrıca inanma, sevme, güvende hissetme gibi psikolojik ihtiyaçlarımız… Ancak, bizim insan olarak başka bir gerçeğimiz şudur ki, eğer bütünüyle maddî ihtiyaçlarımızı karşılamaya yoğunlaşıyor, ruhî talep ve ihtiyaçlarımızı görmezden geliyorsak, zaman içinde bu ikinci kısım ihtiyaçlarımızı yeterince fark edemez hale gelebiliyoruz.

Abraham Maslow’un “insan ihtiyaçları teorisi” psikolojiye önemli bir katkı kabul edilmekle birlikte, yeterince güçlü ve kapsayıcı bir nitelik taşımıyor. Ama onun ihtiyaçlar hiyerarşisi tablosunda psikolojik ihtiyaçları piramidin üst kısmına yerleştirmesi sağlıklı görünüyor.

Akademik bir kaygı taşımaksızın doğrudan kendimiz üzerinden sorgulama yaptığımızda çok temel insanî ihtiyaçlarımızı tesbit etmekte zorlanmıyoruz. Meselâ, yok iken bu güzel dünyaya geldiğimizi fark eden bir varlık olarak bizi hayata kimin kavuşturduğunu bilmeye ihtiyacımız yok mu? Bu hayatta sınırlı bir ömrümüz olduğunu görüyor ve bu ömür dolduğunda buradan gideceğimizi biliyoruz. O halde bu hayata niçin geldiğimizi öğrenmeye ihtiyacımız yok mu? Gerek kendimiz gerekse çok sevdiğimiz ölen yakınlarımızın nereye gideceğini ya da gittiğini bilmeye ihtiyacımız yok mu? İnsanlık tarihine baktığımızda peygamberlik diye bir realiteyi görüyoruz. 

Bunları, bunlardan birisi olarak Hz. Muhammed’i (asm) tanımaya, bilmeye, onun getirdikleri olarak ortaya konulanları sorgulayarak tasdik etmeye ihtiyacımız yok mu? Vahiyle gelen bildirimler melek denilen varlıkların bulunduğunu, öldükten sonra dirilme ve ardından hesabın gerçekleşeceğini, nihayetsiz bir saadet ya da azap olduğunu… dile getiriyor. Bunları sorgulamaya, tetkik etmeye, temellendirmeye ihtiyacımız yok mu?

Bu hayatî soruları uzatabiliriz. Ancak dikkat çekmek istediğimiz nokta bu değil. Bu sorulara “vahyî tasdik ederek” cevap bulmuş olmak ihtiyaçlarımızın bütünüyle karşılanması anlamına gelmiyor. İnandığımız halde yeni sorular, detaya ait yeni talepler, inanç konuları arasındaki münasebetler, inanç değerlerimiz ile hayatta karşılaştıklarımızın bağını kurma ya da kuramamalar devam edip gidiyor! Öte yandan yeme-içme gibi biyolojik ihtiyaçlarımız sürekli olarak karşılanma ihtiyacı gösterdiği gibi manevî yahut ruhî ihtiyaçlarımız da sürekli olarak karşılanma ihtiyacı gösteriyor.

İşte imanî eğitim veren ve Kur’ân tefsiri Risale-i Nur’a bu ihtiyaçlarımızın farkında olarak muhatap olmamız gerekiyor. Zihnimizdeki sorular, ruhî ihtiyaçlarımız, hayatî meraklar, çelişkili gibi gördüğümüz tablolar, aklımıza gelen problemler bizi bu eserler karşısında daha dinamik kılacak, istifademizi arttıracak, iman nurunun daha çok parlamasına yol açacaktır! Bu eserlerin müellifinin belirttiği gibi “taam aç olana verilir”. Açlığımızın farkında olmazsak bu Kur’ân tefsirinden yeterince faydalanmamız nasıl mümkün olabilir?

Nitekim bu Külliyatın Lâhikalar’da yer alan mektuplarına bakıldığında, bunun birçok örneğini müşahede ediyoruz. Hüsrev, Zekai, Re’fet, Sabri, Hulusi gibi Nurlar’ın o dönemdeki kutlu talebeleri Risaleleri gerek istinsah ederken gerek okuyup mütalâa ederken neler hissettiklerini, hangi problemlerine çözüm bulduklarını samimane paylaşıyorlar. Kimileri kadere dair 26. Söz, kimileri Kur’ân’ın icazına dair 25. Söz, kimileri Mi’rac mu’cizesinin açıklandığı 31. Söz hakkında kendi dünyalarına yansıyan hissiyatlarını dile getiriyorlar (örnekler için bk. Barla Lâhikası, 27. Mektup ve zeyilleri)

Sonuç olarak gerek Kur’ân-ı Hakîm’e gerekse onun ahir zaman tefsiri olan Risale-i Nur’a temel insanî merak, ihtiyaç, talep ve sorgulamalarımızla muhatap olmalı, böylece bir taraftan söz konusu talep ve ihtiyaçlarımız karşılandığına, bir taraftan da imandaki tahkik ve tahkimimizin ziyadeleştiğine şahit olma imkânı elde edebiliriz, etmeliyiz.

Okunma Sayısı: 2870
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı