"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Bir güzeli bir çirkine vermişler!

İbrahim Aktaşcı
17 Şubat 2023, Cuma
Kahramanmaraş merkezli 6 Şubat depremlerinin etkisi sürüyor. Depremin ilk günlerindeki siyasi sessizlik bitti ve siyaset yeniden kaynamaya başladı.

Siyaseti ilk fokurdatan isimlerden biri iktidar ortağı Devlet Bahçeli oldu. Bahçeli’nin hedefinde, deprem bölgesinde yardımlar organize eden Oğuzhan Uğur ve “Babala TV” ile Haluk Levent ve “AHBAP Derneği” vardı. 

“Devletin yapamadığı, yatıştıramadığı ve yetişemediği ne vardır da ahbapçılar ve babalacılar, akbaba gibi kanat çırpmaktadır? Devleti acz içinde gösterircesine sosyal medyaya üşüşenler bindikleri dalı kestiklerini ne zaman anlayacaklardır?” diyen Bahçeli, bu iki isim nezdinde tüm STK’ları sahtekârlıkla suçladı.

Depremi “uzaktan izleyen” Bahçeli’nin, depremin ilk gününden itibaren bölgede çalışma yapan deprem gönüllülerini sahtekârlıkla itham etmesi, kendi tabanı tarafından dahi şiddetle eleştirildi.

Devletin aciz gösterilmesine itiraz eden Bahçeli’nin; Devlet’ten kastı, eğer kendisi ise şapkasını önüne koymalı ve tükenmekte olan siyasi kudretini, depremdeki yaraları sarmaya sarf etmelidir. 

Yok eğer kurum olan devleti kastediyor ise –haşa- devlet bir ilahi kudret midir ki devleti eleştirmek, devlete “aciz” demek, suç ya da günah olsun.

“Güzelliğin on par’etmez, şu bendeki aşk olmasa” diyen Aşık Veysel gibi biz de deriz ki: Devlet kutsal ya da güzel değildir. Millet için var olmadıkça ve demokrat bir sevgilinin kalbine girmedikçe, devletin güzelliği de on para etmez. 

Fakat ne yazık ki; sevgilisine onu sevdiğini söyleyemeyen, kara yağız, mahcub Anadolu delikanlılarıyla aynı kaderi paylaşan bu ülkenin mahcub demokratları da, devleti “uzaktan sevmekle” yetindiler ve kavuşamadılar.

Demokratlara yâr olmayan nazenin sevgili devletin arkasından ise; “bir güzeli bir çirkine vermişler” diye türküler yakıldı ve gurbete gelin giden devletin çilesi de asıl bundan sonra başladı.

Ve böylece ismine “Uzaktan Cumhuriyet Modeli” denilen bir yönetim modeli ortaya çıktı. Bu yönetim modelinde yöneticiler “halktan uzak menfaate yakın”dırlar ve işler bir şekilde hep “uzaktan” yürür. 

1- Uzaktan eğitim: Eğitimi vatandaşın ayağına götüren sistem.

2- Uzaktan çalışma: Kurumdan uzak, ATM’ye yakın memurların yaptığı çalışma.

3- Uzaktan akraba: Soy bağı kontenjanından devlet kadrosunda işe giren kimseler.

4- Uzaktan çekilen şut: Muhalefetin kaleyi bulmayan etkisiz şutları.

5- Uzaktan kumanda: Yıllardır elden ele gezen, kullanıla kullanıla eskiyen, pil kapağı bantla sarılı basın.

6- Uzaktan güzel gelen ses: Davulun sesi. Rakibi yutmak tarzı siyasetin, muhaliflere vurduğu tokmağı takdir eden, sıranın kendisine geldiğinden habersiz safederunların müzik zevki.

7- Uzak doğu: Avrupa’da bulunan Türkiye levhasının, demokrasiyi titreten sarsıntılarla yıllar içerisinde kaydığı yer. 

Her bir işini uzaktan yürüten iktidar; gönülden ırak olmamak için, vatandaşın yalnızca gözüne yakın duruyor. Vatandaşın gözü ise televizyon ekranlarında. Meseleye böyle bakınca, Bahçeli’nin; Haluk Levent ve Oğuzhan Uğur için söylediği; “bu sahtekârlar Türk televizyonunda yer almamalıdır.” sözü daha bir iyi anlaşılıyor. 

Bu uzaklıklar karşısında muhalefetin sloganı şu olmalı: “Çok yakında…”

Okunma Sayısı: 2078
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • S.topuz

    17.2.2023 23:17:06

    ..." Hem ona gelen musibetlerden memnun ve nimetlerden mahzun olup kader ve rahmet-i İlahiyeye, onun hakkında ettiği iyiliklerden küsüyor. Âdeta kaderi tenkit ve rahmete itiraz ediyor. Kaderi tenkit eden başını örse vurur, kırar. Rahmete itiraz eden, rahmetten mahrum kalır.Acaba, bir gün adâvete değmeyen bir şeye, bir sene kin ve adâvetle mukabele etmeyi hangi insaf kabul eder, bozulmamış hangi vicdana sığar? Mektubat[Y] - 291

  • S.topuz

    17.2.2023 23:15:08

    ..."Dördüncü Düstur: Ehl-i kin ve adâvet hem nefsine hem mü'min kardeşine hem rahmet-i İlahiyeye zulmeder, tecavüz eder. Çünkü kin ve adâvet ile nefsini bir azab-ı elîmde bırakır. Hasmına gelen nimetlerden azabı ve korkusundan gelen elemi nefsine çektirir, nefsine zulmeder. Eğer adâvet hasedden gelse o bütün bütün azaptır. Çünkü hased evvela hâsidi ezer, mahveder, yandırır. Mahsud hakkında zararı ya azdır veya yoktur. Hasedin çaresi: Hâsid adam, hased ettiği şeylerin âkıbetini düşünsün. Tâ anlasın ki rakibinde olan dünyevî hüsün ve kuvvet ve mertebe ve servet; fânidir, muvakkattır. Faydası az, zahmeti çoktur. Eğer uhrevî meziyetler ise zaten onlarda hased olamaz. Eğer onlarda dahi hased yapsa ya kendisi riyakârdır, âhiret malını dünyada mahvetmek ister veyahut mahsudu riyakâr zanneder, haksızlık eder, zulmeder. "... Bediüzzaman Said Nursi, Mektubat[Y] - 291

  • Tarık Söylemezoğlu

    17.2.2023 10:47:12

    Allah razı olsun. Hislerimize tercüman olmuşsunuz. Hesap verme makamında olanların hesap sorması ‘yavuz hırsız ev sahinini bastırır’ misali üste çıkma çabaları milletin uyanmasıyla artık son bulacaktır inşaallah.

  • Osman

    17.2.2023 09:08:59

    Evet, İnşallah çok yakında, (t)uzaklar bitecek

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı