Kahramanmaraş merkezli 6 Şubat depremlerinin etkisi sürüyor. Depremin ilk günlerindeki siyasi sessizlik bitti ve siyaset yeniden kaynamaya başladı.
Siyaseti ilk fokurdatan isimlerden biri iktidar ortağı Devlet Bahçeli oldu. Bahçeli’nin hedefinde, deprem bölgesinde yardımlar organize eden Oğuzhan Uğur ve “Babala TV” ile Haluk Levent ve “AHBAP Derneği” vardı.
“Devletin yapamadığı, yatıştıramadığı ve yetişemediği ne vardır da ahbapçılar ve babalacılar, akbaba gibi kanat çırpmaktadır? Devleti acz içinde gösterircesine sosyal medyaya üşüşenler bindikleri dalı kestiklerini ne zaman anlayacaklardır?” diyen Bahçeli, bu iki isim nezdinde tüm STK’ları sahtekârlıkla suçladı.
Depremi “uzaktan izleyen” Bahçeli’nin, depremin ilk gününden itibaren bölgede çalışma yapan deprem gönüllülerini sahtekârlıkla itham etmesi, kendi tabanı tarafından dahi şiddetle eleştirildi.
Devletin aciz gösterilmesine itiraz eden Bahçeli’nin; Devlet’ten kastı, eğer kendisi ise şapkasını önüne koymalı ve tükenmekte olan siyasi kudretini, depremdeki yaraları sarmaya sarf etmelidir.
Yok eğer kurum olan devleti kastediyor ise –haşa- devlet bir ilahi kudret midir ki devleti eleştirmek, devlete “aciz” demek, suç ya da günah olsun.
“Güzelliğin on par’etmez, şu bendeki aşk olmasa” diyen Aşık Veysel gibi biz de deriz ki: Devlet kutsal ya da güzel değildir. Millet için var olmadıkça ve demokrat bir sevgilinin kalbine girmedikçe, devletin güzelliği de on para etmez.
Fakat ne yazık ki; sevgilisine onu sevdiğini söyleyemeyen, kara yağız, mahcub Anadolu delikanlılarıyla aynı kaderi paylaşan bu ülkenin mahcub demokratları da, devleti “uzaktan sevmekle” yetindiler ve kavuşamadılar.
Demokratlara yâr olmayan nazenin sevgili devletin arkasından ise; “bir güzeli bir çirkine vermişler” diye türküler yakıldı ve gurbete gelin giden devletin çilesi de asıl bundan sonra başladı.
Ve böylece ismine “Uzaktan Cumhuriyet Modeli” denilen bir yönetim modeli ortaya çıktı. Bu yönetim modelinde yöneticiler “halktan uzak menfaate yakın”dırlar ve işler bir şekilde hep “uzaktan” yürür.
1- Uzaktan eğitim: Eğitimi vatandaşın ayağına götüren sistem.
2- Uzaktan çalışma: Kurumdan uzak, ATM’ye yakın memurların yaptığı çalışma.
3- Uzaktan akraba: Soy bağı kontenjanından devlet kadrosunda işe giren kimseler.
4- Uzaktan çekilen şut: Muhalefetin kaleyi bulmayan etkisiz şutları.
5- Uzaktan kumanda: Yıllardır elden ele gezen, kullanıla kullanıla eskiyen, pil kapağı bantla sarılı basın.
6- Uzaktan güzel gelen ses: Davulun sesi. Rakibi yutmak tarzı siyasetin, muhaliflere vurduğu tokmağı takdir eden, sıranın kendisine geldiğinden habersiz safederunların müzik zevki.
7- Uzak doğu: Avrupa’da bulunan Türkiye levhasının, demokrasiyi titreten sarsıntılarla yıllar içerisinde kaydığı yer.
Her bir işini uzaktan yürüten iktidar; gönülden ırak olmamak için, vatandaşın yalnızca gözüne yakın duruyor. Vatandaşın gözü ise televizyon ekranlarında. Meseleye böyle bakınca, Bahçeli’nin; Haluk Levent ve Oğuzhan Uğur için söylediği; “bu sahtekârlar Türk televizyonunda yer almamalıdır.” sözü daha bir iyi anlaşılıyor.
Bu uzaklıklar karşısında muhalefetin sloganı şu olmalı: “Çok yakında…”