Vaktiyle, Paris Polis Mektebinin Müdürü Pietri ile Dük Gramon sohbet etmektedirler. Müdür Pietri, “Artık imparatorluk döneminde değiliz, polislerimiz suçu olmayan kimseyi haksız yere tevkif etmiyorlar” der.
Müdür Pietri’nin bu iddialı sözleri üzerine Dük Gramon “Var mısın bahse?” der ve bu iddianın aksini ispat etmek için dostundan müddet ister. Ertesi gün üzerine eski püskü bir amele blûzu giyen Dük, bir meyhaneye girer ve o günün en büyük banknotu olan 1.000 Frank’ı meyhaneciye uzatır. Meyhaneci parayı bozdurmak için tanımadığı müşterisinden müsaade ister ve hemen polise haber verir.
Polisler, cebinde 1.000 frank bulunan ameleyi hemen tevkif ederler. Haberi alan Müdür Pietri gelir ve dostunu kurtarır. Dük bahsi kazanmıştır…
Evrensel’den Uğur Zengin’in haberine göre Türkiye’nin en büyük on sanayi şirketinin 2024 yılında ödediği vergi, cirolarına oranla yüzde sıfır ile binde bir arasında kalıyormuş.
Meselâ TÜPRAŞ’ın 2024 yılı cirosu 810,3 milyar TL iken, ödediği vergi tutarı 2,3 milyar TL imiş. Yani cirosunun on binde 28’i.
Ali Koç’un Yönetim Kurulu Başkanı olduğu Ford Otosan’ın 2024’te toplam cirosu 595 milyar TL iken, ödediği vergi tutarı 164 milyon lira imiş. Yani cirosunun on binde ikisi.
Listede, aldığı teşvikler sebebiyle hiç vergi ödemeyen Arçelik ve başka meşhur şirketler de var.
Sermaye cephesinde durum böyle. Gelelim işçilere.
Türkiye’nin en büyük sermaye şirketlerinde çalışan ve asgarî ücretin birazcık üzerinde ücret alan işçilerin ödediği vergi oranı ise ortalama %25’lerdeymiş.
Yani bu hesaba göre; on bin lira kazanan Tüpraş sadece yirmi sekiz lira, on bin lira kazanan Ford sadece iki lira vergi öderken, on bin lira kazanan bir işçi iki bin beş yüz lira vergi ödüyor.
Tablo çok vahim doğrusu. Maliye Bakanı Şimşek bu duruma ne demiş bakalım:
“Vergiyi tabana yayacağız.”
Geç, bu değil.
“Vergi kaçıranları tespit etmek için bütün OSB’lerin giriş ve çıkışlarına ve büyükşehirlerin bütün ana arterlerine kalıcı olarak maliye memuru dikeceğiz.” (Esnafın kamyonetlerinde faturasız mal arayacaklar!)
Geç, bu da değil.
“Amacımız vergilendirilmemiş bir alan bırakmamak, vergide adalet ve etkinliği sağlamak. Yük hiçbir şekilde dar gelirlilere yüklenmeyecek.”
Bu biraz benziyor, ama bu da değil. Kendimizi yormayalım, asla bulamayacağız.
Çünkü AKP’nin iktidara geldiği günden beri; üzmediği, kırmadığı, ne istedilerse verdiği tek kesim sermaye. Ve o sermaye giderek büyümeye devam ediyor.
Şu bir gerçek ki tek adam rejiminin en iyi dostu, en büyük müttefiki de sermaye.
Bu sebeple, Türkiye’de servetin yüzde 40’ı, yüzde 1’lik bu sermaye sahiplerinin elinde. Ve her geçen gün bu pastadan daha fazla ısırık almaya devam ediyorlar.
Bu sebeple, bir işçi tazminatını almak için gittiği şirkette, (holdingde) dövülerek öldürülüyor ve hekimler ölüm sebebi olarak rapora kalp krizi yazıyorlar.
Bu sebeple, polis, patronu sorgulamak yerine, holding önünde barikat kurup patronu koruyor.
Bu sebeple, işçi sendikalarının başkan koltuğunda yıllardır aynı adamlar oturuyor.
Çünkü tek adam rejiminde işçiyseniz ve elinizde binlik bir banknot varsa, size lâyık görülmüyor.
O banknotu elinizden almak için ya hapse atıyorlar ya öldürüyorlar ya da vergi dairesi çevirme(!) yapıyor.
Karardıkça bahtım karalansa da…