Dinî mukaddes değerlere saygı göstermek, bütün semavî dinlerde, özellikle İslâm’da var olan insanî bir vazifedir.
Medenî bir insan dinî vecibeleri yerine getirmese de, dinî değerlere hakaret etmez, onları aşağılamaz, mensupları önünde onları alenî bir biçimde çiğnemez, çiğnememelidir.
Bu değerlerin çiğnenmesi durumunda toplum çoğunluğu tarafından uyarı vazifesi yapılması gerekir. Bu vazife yapılmazsa, benzer davranışlar çoğalır, toplumun huzuru kaçar.
Batıda, Demokrasi terbiyesi ve şuuru kazanan gayr-i Müslimler, özellikle Hıristiyanlar, aralarında yaşayan Müslümanların önünde İslâmî değerlere hürmet duydukları, meselâ Ramazan ayında gündüz vaktinde onların önünde yiyip içmedikleri ifade edilir.
Gayr-i Müslimler İslâmî değerlere saygı gösterirken, Müslüman kimliği taşıyan bir kısım insanlar, ne yazık ki bu saygıyı göstermedikleri müşahede edilmektedir. Bu yüzden Ramazan ayında çok lâzım olmadığı sürece insanların yoğun bulunduğu yerlere girmek istemeyiz. Bunun sebebi; Ramazan‘ın hürmetini kıran davranışlara şahit olmamak içindir. Zira bunlara şahit olduğumuzda içimizi bir kasavet ve burukluk kaplamaktadır.
Müslüman bir kişi, hastalık, yolculuk gibi ciddî bir mazerete binaen oruç tutmayabilir. Ancak nezaket ve kibarlık göstererek oruç tutanların huzurunda açıktan yiyip içmemelidir. Gizli bir yere geçip bu işi orada yapmalıdır.
Ancak böyle olmamakta, birçok insan özellikle genç yolda sigara içmekte, caddeye bakan cafede ve restoranda gelip geçenlerin bakışı altında hicap duymadan yiyip içmektedir.
Geçenlerde hastanenin birine gitmemiz gerekti. İçeriye girdiğimizde kayıt memuru beyefendi, bilgisayarın başına oturmuş, oradakilerin garip bakışları altında bir elinde çay bardağı çay içmekteydi. Allah’ın emrini alenî bir şekilde çiğneyen bu davranışa dayanamadık. Gelecek olumsuz tepkiyi göze alarak nazikane ve nezihane bir tarzda onu ikaz etmek istedik, “Beyefendi! Size ‘Niçin oruç tutmuyorsunuz?’ diye sormaya hakkımız yok. Bu sizinle Allah arasında bir iştir. Ancak burada bulunan ve oruç tutan çoğunluk, sizden oruca ve kendilerine saygı göstermenizi bekliyor.
En azından kapalı bir yere geçip orada çay içebilirdiniz.” dedik. Beklediğimiz gibi oldu. Kendisinin hür olduğunu, istediği yerde çay içebileceğini, kimsenin buna engel olamayacağını ifade etti. Bu diyaloğa şahit olan çevremizdeki kişilerden hiç ses çıkmadı.
Halbuki yanımızdakiler bize olumlu anlamda destek verselerdi, “Beyefendi! Bu arkadaş doğru söyliyor. Siz mutlak hür değilsiniz. Manevî değerlere saygı göstermeniz gerekmektedir” deselerdi, bizim uyarımız daha etkili olabilirdi.
Sözün özü: Toplum olarak medeniyette, hak ve hukuk aramada, yanlış işleri sorgulayarak düzeltmede ne kadar çok mesafe almamız gerektiğini yakından görerek bir kez daha anlamış olduk.