Zalimin kimliği ne olursa olsun, onun zulmüne karşı çıkmak, mazlum düşman, hatta inançsız da olsa onun zulümden kurtulması için gayret etmek insanî ve İslâmî bir vazifedir. Bu vazife geçici bir süreliğine değil, zalim zulmüne devam ettiği müddetçe yapılması gerekir.
Adaletli olmayı tavsiye etmek, zulümden sakındırmak “Emr-i bil maruf, ney-i anil münker/ iyiliği tavsiye kötü işleri uyarmak” 1 Kur’an’ın yapılmasını emrettiği hususlardandır.
Hz. Peygamber(asm): “Biriniz bir kötülüğün işlendiğine şahit olursa onu eliyle, bu mümkün olmaz ise diliyle, o da mümkün olmaz ise kalbiyle buğz etsin/ onu kınasın. O da imanın en aşağı seviyesidir” buyurmaktadır. 2 Eliyle düzeltme işi devletin vazifesidir.
Üstad Bediüzzaman, bir gemide ve hanede dokuz masum bir cani olsa, o gemiyi batıran ve o evi yakan adamanın ne kadar zulüm yaptığını, onun zulmünü kâinata işittirecek derecede bağırılacağını ifade eder. 3 Onun hayatı, zulüm ve zalimlerle mücadele ile geçmiştir.
Bir yerde zalimane işler yapılmaya devam edildikçe, hakkın ve zulme maruz kalanların müdafaası meşru bir yol ve üslupla devam etmesi lazımdır. Hakperest ve vicdan sahibi kimseler, bu işten rahatsız.
Mehmet Kutlular ağabeyimiz, zulümlerle mücadelede sembol isimlerden biriydi. 28 Şubat aktörlerinin o safhada dindarlara yaptıkları zulümlere toplum ve dindar camia sessiz kalırken o, 1999 depremi ardında “Deprem ilahî ikazdır” şeklinde zulümleri eleştirmiştir.
Bir ağabeyimiz, M. Kutlular ağabeye gazete olarak zulümlere karşı gelmede biraz geri durulursa iyi olacağını söyleyince Ağabeyimiz, “Kardeşim, bizim varlık sebebimiz bunları söylemek ve yazmaktır” demiştir.
Ülkemizde tek adam rejimi tarafından semavatı titreten zulümler irtikâp edilmeye devam edilmektedir. İnsan hak ve hürriyetleri ihlâl edilmekte, muhaliflere ve bazı dinî gruplara baskılar yapılmaktadır.
İslâm’a aykırı olan bu icraatlara ne yazık ki toplumun çoğu sessiz kalmaktadır. Bu işe sessiz kalmak umumî musbetin yol bulup gelmesine sebep olabilir.
Üstad Bediüzzaman, bir yerde vuku bulan zelzelenin umumî şekle girmesinin sebebini anlatırken, umumî musibetin, ekseriyetin hatasına terettüp etmesinden, insanların çoğunun zulümlere ya fiilen, ya iltizamen (sessiz kalarak), ya da iltihaken (onu savunarak) destek vermesi olarak ifade eder.4
Hâkim siyasîlere destek veren ve Risale-i Nur’dan habersiz grupların Yeni Asya’nın zulme ve zalime karşı çıkan tavrından rahatsız olmaları bir derece anlaşılabilir.
Ancak kendilerini Nur Talebeleri olarak tanımlayanların onun bu tavırdan rahatsız olmaları anlaşılır gibi değildir. Yeni Asya’nın tutumu inandığı prensiplerin gereğidir. O, şimdi zulüm yapanları, geçmişte mazlum konuma düştüklerinde müdafaa etmişti.
Son söz: Biz Yeni Asya Nur Talebeleri, gazete ve neşriyat yoluyla da yapmakta olduğumuz iman ve Kur’an hizmeti yanında, yapılan haksızlıklara, kanunsuzluklara, zulümlere dikkat çekmeye devam etmekle, farz-ı kifaye manasında önemli bir manevî cihat ifa etmekteyiz.
Bunun mükafaatı İnşallah ahirette Allah rızası ve ebedi saadettir.
Dipnotlar:
1- Lokman Sûresi,17. 2- Müslim, iman, 78. 3- Mektubat, 254. 4- Sözler, 67.