12 Kasım 2012, Pazartesi
Hz. Peygamberimiz (asm) şöyle buyurmaktadır: ’’Ümmetimin müflisleri o kimselerdir ki, kıyamet günü namazı, orucu ve zekâtı olduğu halde gelir. Ancak birine küfretmiş, diğerinin kanını dökmüş ve bir diğerininde malını yemiştir.
Hasenatı (sevabı) buna, diğerine, öbürüne dağıtılır, üzerindeki borçlar bitmeden hasenatı tükenirse, öbürlerinin günahlarından alınır, üzerine yüklenir ve böylece ateşe atılır.’’ (Kütüb-ü Sitte, cilt:14, s: 171)
Üzerimizde iki türlü hak vardır: Bunlardan birincisi, Hukukullah, yâni Allah’ın hakkı, diğeri ise, hukuk-u ibad, Yâni kulların birbirine karşı doğuştan getirdikleri haklardır.
Hak mevhumu: Zulmetmemek ve gerçeği kabul etmek mânâlarına gelmektedir. Hak mevhumunun çerçevesi içine her türlü haklar girmektedir. İnsan ve hayvan haklarına kadar…
Cenâb-ı Hak dilerse kendi hakkını affedebilir. Fakat Rabbimiz Âdil-i Mutlak ve Hâkim olduğundan, kul hakkına dair ise yukarıda zikredilen hadis-i şerife göre muamele etmesi bu isimlerinin gereğidir.
Kul hakkıyla alâkalı olarak da başka bir hadiste ifade edilen dehşetli bir ikaz da şöyledir: ‘’Nefsim elinde tutan zat’a kasem olsun, bir adam Allah yolunda öldürülse, sonra ihya edilse, tekrar öldürülse; üzerlerindeki borcu ödenmedikçe Cennete giremez’’ (A.g.e… cilt, 6, s. 179)
Allah’ın üzerimizdeki hakkı, tevekkül, ihlâs, riya ve kibirden uzak durmak, Allah sevgisi, ahlâk-ı hamide ile bezenip nefsimizi kötülüklerden arındırmak; Allah’a imanla birlikte ibadet ve taatte bulunmak Allah’ın üzerimizdeki haklarındandır.
Kul hakkı ise, ferdin zimmetinde bulunan, başkalarına mahsus maddî ve mânevî imkân ve menfaatler ile Müslümanın başkaları lehine yapmakla yükümlü bulunduğu vazifelerdir. İnsanların sosyal birer varlık olmaları ve toplumlar halinde hayatları, birbirine karşı sayılamayacak derecede haklar ve sorumluluklar doğurur. Karşılıklı hak ve sorumluluklarına riayet etmekle yükümlü bulunan Müslümanlar, bu yükümlülüklerini ’kul hakkı’’ ifadesi içinde formüle etmişler ve bunlara riayet etmeye çalışmışlardır.
Ebu Hureyre (r.a) rivâyet etmiştir: Resulullah Efendimiz (asm), buyurdu: ’’Müslüman Müslümanın kardeşidir ona hıyanet etmez. Ona yalan söylemez. Ona yardımı terk etmez. Her Müslümanın ırzı, malı ve kanı diğer Müslümanın üzerine haramdır. Sonra mübârek kalbini göstererek (‘Allah korkusu buradadır) Bir kimseye şer olarak Müslüman kardeşini hor görmesi yeter’’ (Riyâzü’s-Salihin, s. 234) buyurmuştur.
Evet, kul hakkı bir Müslümanın hayatı üzerinde önemli bir handikap olarak bulunmaktadır. Yukarıdaki hadiste beyan edildiği gibi her Müslümanın doğuştan getirdiği ve kendi zatına özgü haklar vardır ki, bunlar yüce dinimiz tarafından dokunulmaz ilân edilmiş ve korunma altına alınmıştır.
Peygamber Efendimiz (asm) şöyle buyurmuştur: ’’Şüphesiz kıyamet günü haklar sahiplerine ödenecektir. Hatta boynuzsuz koyun için, boynuzlu koyuna kısas yapılacaktır.’’ (Riyâzü’s-Salihin, 204)
Haklar konusunda insanların haricinde hayvan, bunak ve delilerin hesap ölçüsünün ne olduğuna gelince: Hayvanların amellerine göre muamele görecekleri muhakkaktır. Yukarıda geçen hadis-i şerifeden anlaşılmaktadır. ’’Şüphesiz kıyamet günü haklar sahiplerine ödenecektir. Öyle ki, boynuzsuz koyun için, boynuzlu koyuna kısas yapılacaktır.’’ (Riyâzüs-Salihin, s. 204)
Büyük İslâm müçtehidi Bediüzzaman Hazretleri de ahirette hayvanların da kendilerine münasip bir şekilde mükâfat ve cezalarının olacağını söylemiştir. (Lemâlar, s. 339)
Fakat şüphesiz onlar üzerinde de, umumî hakların dışında Cenâb-ı Hakk’ın ikram ve iltifatının bulunacağı rahmetinin şen’indendir.
İnsanlardan akıl sahibi olmayanlara da üzerlerinde bulunan kul haklarının hesabının sorulacağı anlaşılmaktadır. Fakat bu hususu Cenâb-ı Hakk’ın Rahmetinin muamelesi şeklinde anlamak lâzımdır. Yâni, çocuk, deli, mecnun, bunak ve bunlar gibi aklî ehliyeti olmayan kimselerin bilmeden ve kayıtsız olarak yedikleri haklar konusunda, Cenâb-ı Hakk’ın merhametiyle muamelesi ise, hakkı yenen kişiye fazlından sevap lütfetmesi şeklinde tezâhür edecektir. Nitekim hiçbir şeyi gâyesiz yaratmayan yüce Allah böyle kimseleri de güzel neticelere ve sevaba vesile etmesi hikmetinin ve rahmetinin şen’indendir. Allah böyle kullarının hesabını bu şekilde kolaylaştırmaktadır.
Akıl ve cüz’i irâde birlikte kullanılan ve birbirini tamamlayan ruhun birer aktif unsurlarıdır. Akılsız cüz’i irâde bütün canlılarda vardır. Fakat hesaba çekilmekte şüphesiz akıl ölçüdür.
Okunma Sayısı: 1227
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.