Siyaset, bu zamanda yalana çok revâç verdiği gibi, vefâyı da büyük çapta törpüleyerek nankörlüğe zemin hazırladı.
Ama az, ama çok her partide yalana rastlamak mümkün. Aynı şekilde, mebzul miktarda vefâsızlığı, nankörlüğü görmek de…
Şu var ki, vefâsızlıkta birinci sırada gelen siyasî oluşum Halk Partisidir. (*)
Evet, Halk Partisi (CHP), vefasızlıkta liderdir ve asırlık şampiyondur. O meselede, diğerlerinin hiçbiri bu partinin eline su dökemez ve onun “vefasızlık şampiyonluğu”nu elinden alamaz.
Bu dikkat çekici noktanın herhalde şüpheye hiç yer bırakmayacak netlikte bir izahının yapılması gerekiyor. O halde, biz de sırasıyla bu partinin halef-selef başkanlarına ve liderlik bazında partinin nasıl el değiştirdiğine kısaca bakmaya çalışalım.
*
Bilindiği gibi, Halk Partisinin kurucu Genel Başkanı Mustafa Kemal Paşa’dır. Onun halefi olarak yerine geçecek kişi ise, M. İsmet Paşa’dır.
Tek parti döneminde biri CB, diğeri BB makamında olmak üzere, aralıksız şekilde tam 12 sene (1925-37) birlikte çalıştılar. 1937 yılı sonlarında araları bozulmaya başladı. Ciddî manada şahsî meselelerde anlaşmazlığa düştüler. Kemal Paşa’nın isteği üzerine, İsmet İnönü Başbakanlıktan istifa etmeye mecbur kaldı. Haliyle kırgın ayrıldılar ve ömürlerinin sonuna kadar da dargın kaldılar. Her ne ise…
1 Kasım 1937'de Parti Genel Sekreterliğine ve Başbakanlık makamına İktisat Vekili Celal Bayar getirildi. İkinci Dersim Operasyonu Bayar’ın Başbakanlığı döneminde yapıldı.
Mustafa Kemal, siroz hastalığı sebebiyle Ankara’dan İstanbul’a geldiği zaman, İsmet Paşa ile aralarındaki küslük devam ediyordu. M. Kemal, ölümcül hastalığı sebebiyle aylarca Dolmabahçe Sarayı’nda yattığı tâ 10 Kasım 1938 gününe kadar da, İsmet Paşa onun ziyaretine hiç gelmediği gibi, İstanbul’a dahi gelmedi, ya da (Can Dündar’a göre) sûikast korkusundan dolayı gelemedi.
Netice itibariyle, Halk Partisi’nin birinci ve ikinci genel başkanları bu dünyada birbirine küs gittiler, kırgın ve dargın ayrıldılar.
Ara notu: 1937-39’da Halk Partisinde halef-selefi olan İnönü ile Bayar da birbirine kırgın-dargın gittiler.
Önemli bir ara notu da şudur: 9 Mayıs 1935’de yapılan 4. Kurultayı’nda radikal bazı kararlar alındı: “Altı ok” ilke olarak kabul edilerek Anayasa’ya konuldu. “Fırka” tabiri terk edildi, yerine “parti” tabiri getirildi. Kemalizm resmî doktrin olarak kabul edilerek şu ifade kullanıldı: “Partinin takip ettiği bütün esaslar Kemalizm prensipleridir.”
*
Halk Partisi’nin ilk reisleri arasındaki küslük-kırgınlık-dargınlık şeklinde yaşanan vefasızlık hâli, hiç sekmeden günümüze kadar devam etti.
Meselâ, 7-8 Mayıs 1972’de yapılan 5. Olağanüstü Kurultayında, Bülent Ecevit ile İsmet İnönü'ye ait iki "Parti Meclisi Listesi" yarıştı. Ecevit’in listesi kazandı. İnönü, 5 Kasım 1972’de CHP Genel Başkanlığı için yapılan kongreyi de kaybedince, âdeta dünyaya küsercesine radikal kararlar aldı: Hem elli yıllık partisinden, hem mebusluktan, hem siyasetten istifa etti. Bir sene sonra gelen ölüm tarihine kadar da Ecevit ile küskün-kırgın kalarak gitti.
Tabiî, aynı vefasızlık hali Ecevit ile haleflerinin de başına geldi: Ecevit Baykal’a, Baykal Kılıçdaroğlu’na kırgın gitti. Kılıçdaroğlu da “Sırtımdan hançerlediler” diyerek CB aday adayı İmamoğlu ile CHP Genel Başkanı Özel’e kırgın halde.
Öyle anlaşılıyor ki, “vefasızlar parisi”nin kaderi böyle: Bu garip durumun sebebi, muhtemelen mahiyeti itibariyle “tam dünyalık” bir parti olup, günahının da çok kadar ağır basmasından dolayı olsa gerek. Onun için “Bu asil Türk milleti”, o partiye kat’iyyen tek başına iktidar olma şansını-imkânını-kredisini vermiyor.
***
(*) CHP resmî olarak 11 Eylül 1923’te ilk kurulduğunda (“9 Eylül” sonradan uyduruldu), bu partinin ismi Halk Fırkası idi. 17 Kasım 1924’te Karabekir Paşa’nın liderliğinde Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası'nın kurulacağını haber alır almaz, Halkçılar hemen ön almak için partilerinin ismine Cumhuriyet kelimesini eklemlediler. Üstad Bediüzzaman, bu parti için bilhassa “Halkçılar” ifadesini kullanır da, parti ismine sonradan eklenen “Cumhuriyet” tabirini leffen kullanmaz.