Vaktiyle birlikte hizmet ettiğimiz bir başka fikir ve kalem ehlinin seçim öncesi yaptığı değerlendirmelerden bazı bölümler:
‘Demokratım’ diye yola çıkan bir lider günün sonunda kendini otokrata, ülkeyi parti devletine dönüştürmüşse hâlâ onu desteklemek, kendisine demokrat diyenler için tutarlılık değil, bilakis ilkesel çelişkidir.
Dün demokrasi ve dine ilişen tutumlarıyla öne çıkan bir oluşum, bugün geçmişe dönük özeleştiri beyan ederek demokrasiye ve dine saygılı bir çizgiye yönelmişse ona olumlu yaklaşmak, dindar ve demokrat biri için çelişki değil, bilakis ilkesel tutarlılıktır.
Meselemiz isimlerle değil, sıfatlarla olmalı.
Zulümle, yanlışla, haksızlıkla mücadelemiz ebedîdir.
Dün yanlış yapan bugün doğru bir çizgiye yönelmişse ona fırsat tanımak da, tereddütlü davranmak da makuldür.
Ama dünün mazlumu bugünün zalimine dönüşmüşse hâlâ yanında olamayız.
Bu mesele bu kadar açıkken, hayatı geçmişte dondurup aradaki zamanda yaşanan onca değişimi; bir taraftaki kötüleşmeyi de, öte taraftaki düzelme çabasını da ıskalayanlar var.
Görememe hali anlaşılabilir.
Ama gördüğü halde görmezden gelme, bir ahlâk problemine işaret eder.
İnananı ve henüz inanmayanı ile insanların tamamını muhatap kabul eden dini siyaseten sonuç almak adına çatışma konusu yapmanın zararını, yaşadığımız ülkede de görüyoruz.
Din gayretiyle bir siyasete hizalananlara karşılık, o siyasete tepkileri sebebiyle dinden uzaklaşanlar...
Siyaset sonuç odaklıdır, siyasetçi amaca giden her yolu mübah görebilir; takva ve ihlas ise ‘ilke’ odaklı olmayı gerektirir.
Mü’minler asırlar boyu bir mecusi olan Nuşirevan’ı adaletiyle övdüler, ‘Nuşirevan-ı âdil’ diye andılar…
Ama bir Müslüman olmasına karşılık Haccac’ın zulmüne arka çıkmadılar, ‘Haccac-ı zalim’ diye andılar…
Hak din İslamın mukadderatını sabah akşam yalan söyleyen bir zâtın iktidarda olmasına bağlı gösterenler, içinde oldukları aklî ve ahlâkî düşkünlüğün acaba farkında mı?