Birkaç hafta önce istişarî toplantılarımızdan biri için gittiğimiz Ankara’da, yıllardır arzu ettiğimiz halde bir türlü fırsat bulup da yapamadığımız birşeyi yaptık:
Cuma namazını Hacıbayram Camiinde kıldık, caminin hemen alt tarafında bulunan ve Ankara’daki Nur hizmetlerinin ilk merkezi olan “Yirmi Yedi” numaraya giderek, orada her Cuma sonrası yapılagelen risale dersine katıldık.
1974’te okuma programları için Ankara’ya gittiğimizde mutlaka orayı da ziyaret ederdik.
Üniversite öğrencisi olarak başkentte bulunduğumuz 1976-77 ders yılında da fırsat buldukça uğrar, manevî havasını teneffüs ederdik.
Ziyaretlerimizin çoğunda, o dönem orada kalan rahmetli Bayram Yüksel Ağabeyle görüşür, arkasında namaz kılar ve dersini dinlerdik.
Bir defasında bir mübarek geceyi orada ihya etmiş; Üstada ait olan ve Bayram Ağabeyin muhafaza edip, kandil geceleri gelen misafirlere teberrüken giydirdiği cübbeyle namaz kılmıştık.
Bir başka gidişimizde Abdullah Yeğin Ağabeyle karşılaşıp, imametinde kıldığımız namaz sonrası, risaleden yaptığı dersi dinlemiştik.
Zübeyir Ağabey başta olmak üzere, Üstadın önde gelen birçok talebesini ve Ankara’ya yolu düşen bütün hizmet ehlini misafir eden bu mübarek mekâna yıllar sonra yeniden gitmek, bize çok farklı ve güzel duygular yaşattı.
Halihazırda Yirmi Yedi numaranın mihmandarlığını üstlenen Nureddin Özer Ağabeyden, bu mekânın, sahipleri olan rahmetli Hacı Baba, Hacı Anne ve vârisleri tarafından hizmete vakfedilişinin sırlı ve manidar hikâyesini dinledik.
Hizmet tarihinde son derece önemli bir yeri olan bu bina, yakında restore edilip yenilenecek ve bitişiğindeki bina ile birlikte yeni hizmetlere vesile olacak. Bu projenin hayırlısıyla en yakın zamanda tamamlanmasını diliyoruz.
Yirmi Yedi numarayı ziyaretimizden sonra, ikindi namazını da kıldığımız Hacıbayram Camiini ve yeniden tanzim edilen çevresini dolaşıp, Üstadın 1922’de Ankara’ya gittiğinde çıktığı ve Yedinci Rica’da “En kara bir halet-i ruhiye hissettim” diye yazdığı Ankara Kalesine çıktık.
Üstad önce kendi dünyasına ârız olup daha sonra umuma şamil olan bu halet-i ruhiyeyi, 1926’da telifine başladığı Risale-i Nur’la dağıttı, karanlıklar bu Kur’anî nurlarla aydınlığa döndü.
Ve Ankara da nurlandı. Gerçi son dönemde gündeme gelen bandrol engeli ve devlet tekeli havayı yine bulandırdı, ama bunun da aşılacağına inanıyoruz. 14 yıl sonra yapılan Bediüzzaman Mevlidi, bunun müjdecisidir inşaallah...