“Bu toprakların ortak sahibi olan bizler; AKP, CHP, HDP, MHP ya da başka partilere oy veren Türk, Kürt, Ermeni, Rum, Laz, Süryani, Müslüman, Hıristiyan, Sünni, Alevi, inançlı, inançsız bütün yurttaşlar, barış ve huzur içinde yaşayabileceğimiz bir ülke istiyoruz

“Çocuklarımızın ölmesini, öldürmesini, birbirlerine silah çekmesini istemiyoruz. Düşman cephelere bölünmek, kardeşliğimizi, ortaklığımızı yitirmek istemiyoruz. Ne darbe, ne vesayet, ne diktatör, ne terör! İşimizde gücümüzde, huzur içinde, hür yaşamak istiyoruz. 

“Kadın erkek hepimiz; inançlarımızı, dinimizi, kültürümüzü özgürce, eşitçe yaşamak istiyoruz.

“Hangi suçla suçlandığımızı bilmeden, kimin adına, hangi hukuka göre karar verdiklerini bilmediğimiz mahkemelerce tutuklanmak, hapse atılmak; darbeyle, terörle hiçbir ilgimiz yokken yalan ihbarlarla, sahte delillerle, sorgusuz sualsiz işimizden olmak, meslekten uzaklaştırılmak, çoluk çocuğumuzla açlığa mahkûm edilmek; barış deyince terörist, mağduriyet deyince hain ilan edilmek istemiyoruz.

“Keyfî kararlarla, emeğimizin hakkının, ücretimizin, maaşımızın elimizden alınmasını, evlerin, köylerin yakılıp yıkılmasını, çocuklarımızın eğitimlerinin aksamasını, gençlerimizin sokaklarda heba olmasını istemiyoruz..

“Biz halkız, vicdanlı, iyi insanlarız. 

“Bizi kin ve nefret sözleriyle ayrıştırmayın, kana, ölüme alıştırmayın. Savaş, ölüm, idam, çatışma, kavga istemiyoruz.

“Bu ülkeyi yönetenler, kaderimize hükmedenler! Sizler; halkı sindirmek, özgürlükleri yok etmek için değil, biz yurttaşları barış, güven, huzur içinde yaşatmak için seçildiniz. Bilin ki bu gidişe rızamız değil, itirazımız var. Bizi duyun!”

Yücel’in “Bir dip dalgası geliyor. Doğru analiz edilemezse iktidarı da, muhalefeti de değiştirebilir” yorumuyla naklettiği bu çağrılar kısmen Mayıs seçimleri öncesinde de seslendirilmişti. Özellikle muhalefette, olması gerektiği ölçüde makes bulmuş olsalardı sandıktan çıkan sonuç çok daha farklı olabilirdi...