"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

OHAL, hukuku değil; hukuk OHAL’i sınırlamalı

Kâzım GÜLEÇYÜZ
23 Ağustos 2017, Çarşamba
Sayın hâkimler ve savcılar (2)

Yaşadığımız sıkıntılı süreçte hukukun üstünlüğünü koruyabilmenin birinci şartı, OHAL’in hukuku değil, hukukun OHAL’i denetleyip sınırladığı bir dirayet ve kararlılığı gösterebilmektir.

Bağımsız yargının görevi de budur.

Bu ortam ve şartlarda bu görevi hakkıyla ifa edebilmek için ise, kimden ve nereden gelirse gelsin, hukuk dışı baskı ve yönlendirmelere direnen, prensip eksenli bir cesaret ve kararlılığa ihtiyaç var.

Karşı karşıya olduğunuz bu zorlu sınavı aşabilmenin yolu, hukukun evrensel ilkelerini konjonktürel rüzgârlara, siyasete, günü birlik çekişmelere, baskılara, korku ve kaygılara, makam-mevki-menfaat hesaplarına kurban etmeyen çok sağlam bir duruşa sahip olabilmekten geçiyor.

Böyle bir duruş, hele bulunduğumuz ortamda ağır bedel ödemeyi gerektirebilir. Ancak bu bedeli ödemeyi göze almadan da hukuk mücadelesi verilemiyor.

Yargıyı hukuk ve adalet değil, zulüm, haksızlık, keyfîlik ve mağduriyet üretiyor olmaktan çıkarmak öncelikle hukuk erbabının ve tüm toplumun sorumluluğu.

Bu mücadelede esas alınması gereken temel  ilke, ölçü ve prensipler ise belli: 

Yargı hiçbir baskı ve tesir altında kalmadan, münhasıran adaleti tecellî ettirmeyi esas alan bir anlayış ve duyarlılıkla çalışmalı.

Siyasî, ideolojik, şahsî ve hissî çekişmeler, mahkeme salonlarına girmemeli.

Ceza yargılamalarında masumiyet karinesi, lekelenmeme hakkı ve insanlık onuru hassasiyetle gözetilmeli. Hiç kimse suçsuzluğunu ispata zorlanmamalı; suçlamalar dayanağı olmayan temelsiz ve şablon “şüphe”lere değil, sağlam delillere dayandırılmalı; sadece istisnaî şartlara bağlı olarak tedbiren alınabilecek olan tutuklama kararları delilsiz ve keyfî gerekçelerle yargısız infaza dönüştürülüp masumların hak ve özgürlükleri gasp edilmemeli, itibarlarıyla oynanmamalı.

Âdil yargılanma ve savunma hakkı gözetilmeli; ifade ve savunmaları kaale almayan umursamaz tavırlar terk edilmeli.

Suç ve cezanın şahsîliği prensibine yönelik ihlallere asla geçit verilmemeli.

(Devam edeceğiz.)

***

-Vefatının 8. yılında rahmetle andığımız Yücel Çakmaklı’nın bir projesi de Bediüzzaman filmiydi. Maalesef ömrü yetmedi. Nur içinde yatsın.

-Devletin ve toplumun istihbarat operasyonlarıyla manipüle edildiği bir ülkenin iç siyasetinde de, dış ilişkilerinde de krizler hiç bitmez.

-4. Gazetecilik Seminerleri - http://www.yeniasya.com.tr/video/4-gazetecilik-seminerleri_440886

Okunma Sayısı: 6176
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Özcan ERKİŞ

    23.8.2017 10:21:25

    (4) Artık OHAL denen ve 15 Temmuz zalimane girişimi bahanesiyle ilan edilen şu gayri hukuki ve gayri insani sistemi millet ve memleket hayrına bir an evvel terk edelim. Zira bunun zararı hem dahile hem harice oldu. Türkiye'nin şimdiki vaziyeti -teşbihte hata olmasın- kan kaybeden hastanın durumuna benziyor. Kan kaybını durduramaz isek hastanın akıbeti belli. Bunun için dahilde toplumsal barış, uhuvvet ve muhabbet, ittihad ve tesanüd kanına, hariçte de dost ve müttefik kanına ihtiyacımız vardır. Bunlardan müstağni kalamayız. Demokratik hukuk devletini yeniden ve acilen tesis ederek bu kanamayı durdurmalıyız. Dahilden yükselen "adalet!" sesleri de hariçten dost ve müttefiklerden gelen ikazlar da bu yöndedir. "Es geç!" deme lüksümüz bulunmamaktadır. "50+1" maç skoruna benzer. Demokratik hukuk devletinde ise prensip, ilke, düstur, kaideler geçerli olup, "skor"un manası da faydası da yoktur.

  • Özcan ERKİŞ

    23.8.2017 10:13:12

    (4) İnsanların hak ve hukukunu gasp eden, hak arama, adil yargılanma, savunma gibi en temel haklarını elinden alan, masumiyet karinesini nazara almadan insanlar peşinen suçlu muamelesi yapan, somut ve kuvvetli delile değil şüpheye istinaden keyfi ve hukuksuz kararlarla insanları mağdur eden bir yargı sistemi daha ne kadar devam edebilir ki? OHAL Komisyonu bile Anayasal bir hak olan "hak arama hakkını" yolunu adeta labirente çevirdi. Sırf bu yüzden AYM ve AİHM kendilerine başvuran mağdurlara "Komisyona gidin!" demiyor mu? Mağdurlar bilhassa "AİHM'e gitmesin, tazminat ödemeyelim" diye kurulan OHAL Komisyonu hak aramanın yolu gibi görünmüyor. En azından ben şahsen öyle görüyorum. Peki hapiste yahut hak aramada yıllarını kaybeden mağdurların sonunda suçsuz olduğu anlaşılınca ne olacak? Onların maddi-manevi zararını kim nasıl telafi edecek? Devlet mi? Yani fatura yine millete mi kesilecek?

  • Özcan ERKİŞ

    23.8.2017 10:02:40

    (3) 15 Temmuz zalimane girişimi gerekçe gösterilerek 20 Temmuz'da ilan olunan ve bir yılı aşkın bir süredir hükmünü icra eden OHAL'in ne zaman kalkacağı da belirsiz. Zira 16 Nisan referandumu ile Türkiye'ye has "başkanlık" sistemine geçilmiş olduğundan karar mercii ve makamı artık tek elde toplanmış vaziyettedir. "Kuvvetler ayrılığı" ilkesi de tıpkı hukuk ve demokrasi gibi askıya alındığından, OHAL'in kalkması kararını da yargı değil, kuvvetlerin ek elde toplandığı makam verecektir. İşte bu sebeple yargıya büyük ve zorlu bir görev düşmektedir. Evvela yargı yakasını, siyasal ve ideolojik otoritenin emrinden kurtarmalı ki ülkeyi de OHAL'den kurtarabilsin. Bunu için yargının dirayet ve cesaret göstermesi yeterlidir. İnanıyoruz ki yargı bu cesaret ve dirayeti gösterebilirse Türkiye'de hukuk, adalet ve demokrasi adına müspet manada çok şeyler değişecektir.

  • Özcan ERKİŞ

    23.8.2017 09:50:16

    (2) İktidar cenahı gündemi "racon" "atlet" "vatanseverlik" gibi millet ve memlekete katkısı olmayan, manasız ve faydasız polemiklerle sürekli değiştirse de kamuoyunun, şu an itibariyle esas gündemi ADALETTİR. Bediüzzaman HZ.nin "adalet ve meşveretten ibaret" dediği demokrasi de "adalet olmazsa olmaz"dır. Adalet olmazsa en başta mülkün/devletin temeli ve bekası tehlikeye girmektedir. Ardından kuvvetin kanunda olması manasında hukukun üstünlüğü, peşinden temel hak ve hürriyetlerin gasbını netice vermekle çoğulcu, katılımcı ve tam demokrasi tehlikeye girmektedir İşte böylesi tehlikeler zincirine kapı aralayan OHAL gibi gayri hukuki ve gayri insani bir sisteme ancak tam ve kamil manada tarafsız ve bağımsız bir yargı dur diyebilir. Tabiidir ki yargıçlarında adil, cesur ve vicdanı hür olmalıdır. Toplumun suskun olması, yargıyı manevi ve uhrevi mesuliyetten kurtarmaz.

  • Özcan ERKİŞ

    23.8.2017 09:35:13

    Sayın Güleçyüz, önce Adalet Bakanı sonra BB Yardımcısı ve şimdi de (iki gündür) AYM ve Yargıtay dahil hakim ve Savcılara açıktan seslenerek; milletin, masum, mazlum ve mağdurların hak ve hukuku ve adaletin tahakkuku için taleplerde bulunmak suretiyle yargıyı göreve davet etmektesiniz. Allah (cc) ebeden razı olsun. İnşaallah yargının her kademesinde bu çağrı hüsn-i kabul görür de bir an evvel hak, hukuk yerini bulur, adalet tahakkuk eder, mazlum ve mağdurlar hukuksuz ve keyfi muameleden kurtularak hürriyetlerine kavuşurlar. Vaziyetin vahim gidişatını, söylediğiniz gibi "OHAL, hukuku değil; HUKUK OHAL'i sınırlamalı" düsturu ve yargının cesur ve dirayetli kararı durdurabilir. Yargı bunu yapmak zorundadır. Korkmalarına gerek yoktur. Zira Anayasanın yargıyla ilgili maddeleri de hukukun evrensel prensipleri de yargıdan yanadır.

  • Fatih

    23.8.2017 09:17:29

    Cesur yazılarınız için Allah ebeden razı olsun, sarsılmaz , sağlam ve adaletperver yeniasya camiasını Allah muhafaza etsin.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı