219 günlük derin koma
Kara Kuvvetleri Komutanlığından emekliye ayrıldıktan yaklaşık bir ay kadar sonra yapılan 27 Mayıs (1960) Darbesinin başına zorla monte edilen Org. Cemal Gürsel, 219 gün süren "derin koma" halinden kurtulamayarak, 14 Eylül 1966’da hayata vedâ etti.
Şimdi, bu safhaya kadar yaşanan ve dikkat çeken o döneme dair kritik gelişmeleri biraz daha yakından takip etmeye çalışalım.
* * *
Gürsel Paşa, 1958'de Kara Kuvvetleri Komutanlığına atandığı halde, ihtilalden kısa bir süre önce (3 Mayıs) erken emekliye sevk edildi.
Hemen ardından "zorunlu izin"le İzmir'e gönderildi.
Paşa, Ankara'dan ayrılmadan evvel, Millî Savunma Bakanı Ethem Menderes'le vedâ görüşmesinde bulundu. Bu esnada, Menderes'e tarihî önem taşıyan bir mektup sundu. Mektubunda, ordunun siyasete karışmaması yönünde bir takım uyarı ve tavsiyelerde bulunduğu ifade edildi.
* * *
Bir ay öncesinden ordu içinde yoğunlaşmış gerginliği hisseden ve bu sebeple ordunun siyasete karışmasını doğru bulmadığını ifade ile emekliye ayrılan Gürsel Paşa, ne yazık ki, zoraki bir dayatmayla 27 Mayıs (1960) Darbesinin lideri konumuna getirtildi.
Cuntanın harekete geçmesinden, iktidarı devirmesinden hemen sonra kurulan Millî Birlik Komitesi tarafından komitenin başına geçmeye dâvet edilen emekli Org. Gürsel, bu dâvete icabet etti ve bu kanlı, kinli, meş’um darbenin lideri olarak tarihin kayıtlarına geçti.
* * *
Cemal Gürsel, 10 Ekim 1961'e kadar MBK Başkanı vazifesinde bulundu.
Ardından, yapılan seçimler sonucu Cumhurbaşkanlığı makamına getirildi.
Bu dönemdeki takvim şu şekilde işledi: Yassıada’da yargılanan Demokratların cezası infaz edildi.
Bir taraftan da yeni siyasî partiler kuruldu. 61 Anayasası referanduma sunuldu. Genel seçimler yapıldı ve nihayet yeni Meclis Gürsel Paşayı Cumhurbaşkanlığı makamına getirdi.
* * *
1966 yılına gelindiğinde ise, Gürsel Paşanın ağır hasta olduğu anlaşıldı.
2 Şubat'ta tedâvi için Devlet Başkanı Johnson'un özel uçağıyla ABD'ye götürüldü. Orada iken, 9 Şubat’ta komaya girdi.
(Koma halinin uzun sürmesi üzerine birtakım espriler bile üretilmeye başlandı. Meselâ, fısıltı gazetesinde şu tarz söylentiler kulaktan kulağa yayıldı durdu: "Yâhû, adamcağız arada kaldı. Ne gelebiliyor, ne gidebiliyor... Adam iyileşip kalksa, karşısında İsmet Paşayı, ölüp gitse merhum Menderes'i görecek.")
Nihayet, 24 Mart'ta toplanan Bakanlar Kurulu, Cemal Gürsel'in Türkiye'ye getirilmesine karar verdi.
Bu karar mucibince, 26 Mart Türkiye'ye getirilerek, Gülhane Askerî Tıbba kaldırıldı.
Aynı gün 37 kişilik Müşterek Sağlık Kurulu, Gürsel'in cumhurbaşkanlığı görevine devam edemeyeceğini belirten bir rapor hazırlayarak Başbakanlığa sundu.
Bunun üzerine, Anayasa gereği Gürsel’in Cumhurbaşkanlığı görevi Meclis kararıyla sona erdirildi ve yeni cumhurbaşkanlığı seçimi sürecine girilmiş oldu. Yerine, halefi Cevdet Sunay getirildi.
Gürsel Paşa, 14 Eylül sabahı bu fâni âlemden bütün hesapların görüleceği ebedî âleme göçüp gitti

Gürsel-İnönü başbaşa. Cemal Gürsel, Cumhurbaşkanlığı makamında iken girdiği ağır komadan bir daha çıkamadı. Halk, onun bu fecî durumunu “Menderes’in âhı”na hamlederek yorumladı.
TOPLAMA KAMPI Darbecilerin sürgün sâbıkası
Demokrat Partiyi deviren (27 Mayıs 1960) darbeci cuntanın sâbıkası saymakla bitmez.
Bu sâbıkalardan biri de, çoğu Kürt kökenli olmak üzere 485 masum vatandaşın haksız yere Sivas'taki Kabakyazı toplama kampına sürgün edilmesi ve onlara işkence çektirilmesi hadisesidir.
Evet, orada aylar süren işkenceli yargılamalar neticesi, 430 kişi serbest bırakılırken, tanınmış, halkın itibarını kazanmış 55 kişi ise, ne tuhaftır ki yeni bir sürgün cezasına daha çarptırıldı.
Şeyh, ağa ve kanaat önderi olarak bilinen bu şahıslar, Türkiye'nin Batı bölgelerine çok dağınık bir şekilde sürgün edildiler.
Bu gayr-ı insanî sürgün cezası, 10 Eylül 1962 tarihine kadar devam etti.
Seçimden sonra yeni teşkil edilen kabine, bu haksız cezaya nihayet son noktayı koydu. Mazlumlar, böylelikle serbest bırakıldı.
Bahsini ettiğimiz bu işkenceli sürgün cezasına çaptırılan bazı isimler şöyledir: Mehmet Kayalar (Diyarbakır), Kinyas Kartal (Van), Faik Bucak (Urfa), Said Ramanlı (Batman), Ebubekir Ertaş, Said Ensarioğlu, Şeyh Selahaddin Fırat, Cemil Küfrevî...

Darbenin iki lideri:
C. Gürsel ve A. Türkeş
Darbecilerin çekişmesi
Darbecilerin başında görünen Cemal Gürsel, aslında bir kukla gibiydi.
Rütbe itibariyle onun altında yer alan iki şahıs, darbenin iki temel kanadını temsil ediyordu: Bunlar, sol kanadın temsilcisi olan Korgeneral Cemal Madanoğlu ile sağ kanadın temsilcisi durumundaki Kurmay Albay Alparslan Türkeş idi.
Bu iki kanat, Said Nursî'nin mezarını bir meçhûle naklettikten, beş bin küsûr subayı ordudan attıktan, Doğu illerinden 485 mâsum vatandaşı sürgün ettikten ve Demokratları Yassıada cehennemine sevk ettikten sonra, hiç umulmadık sebeplerle birbirlerine düşmeye başladılar.
Başkan Gürsel'in sağ kanattan bir kurmay albay tarafından sûikast sonucu yaralanması, nihayet iplerin kopmasını netice verdi.
Solcu darbeciler, böylelikle sağcı darbecileri yemeye koyuldular ve onları gruptan (MBK) tasfiye ederek 14 kişiyi yurt dışına sürdüler. Türkeş ve arkadaşları, diskalifiye edilen bu grubun içinde bulunuyordu.