Yüksek mahkemelerin (AYM, Danıştay, AİHM) vereceği nihaî karara kadar, Risâle-i Nurların “devlet tekeli”nde mahpus tutulacağı anlaşılıyor.
Kimileri, bu inhisarı “himaye” şeklinde yorumlayıp anlatmaya çalışıyor. Bazı ihvanlar da, yaşanan bunca fecaati “Nur’un bayramı” diye tevil ederek adeta sevinç çığlıkları atıyor.
Tam da “cellâdına âşık” olma hali...
Kişileri bu hale sürükleyen saiklerin başında şahsî garaz, indî fikir, hissî yorum, siyasî tarafgirlik ve gitgide canavarlaşan menfaat hesaplarının geldiğine şüphemiz kalmadı.
Hakikat nazarında, bunların bir kıymet-i harbiyesi yoktur. Hele bu zamanda, bunlar çok tehlikeli ve zararlı bir vaziyete bürünmüşlerdir.
Haliyle, ortaya şöyle fevkalâde çelişkili bir tutum da çıkıyor:
Vaktiyle ana metin alanı dışında tutarak lûgatçeli, meâlli, dipnotlu tarzda yapılan Risâle basımına bile şiddetle karşı çıkıp dâvâ açanlar, şimdi o tarzın çok daha beteri Hükûmet ve Diyanet eliyle yapılınca, bu defa sus-pus kalıp bunu sineye çekiyorlar.
Bazıları ise, daha da ileri giderek, hatta “Kraldan çok kralcı” kesilerek hararetli savunma vaziyetini takınıyorlar. Hayret ki, ne hayret...
* * *
Bir kimse, şayet kendi kendini kandırma cihetine gitmez ise gayet iyi bilir ki, ne hükûmetler ve hükûmet başkanları kalıcıdır, ne de Diyanet İşleri başkanları.
Onlar bugün var, yarın yoklar. Yarın ise, bunların yerine kimin/kimlerin geleceği bilinemiyor. Yani, gelecek adına bir garantiden söz edilemez.
Faraza, bugünkü zevâtı müsbet ve iyi niyetli görsek bile, gelecekte onların yerine oturacaklar hakkında mutlak sûrette ihtiyatlı davranmak durumundayız.
“12 Mart”, yahut “28 Şubat” benzeri süreçlerin, onlara benzer mahiyetteki ara rejimlerin-kara dönemlerin tekrarlanamayacağını kim garanti edebilir?
O halde, Risâle-i Nur’un gelecekteki neşriyle alâkalı çok daha dikkatli ve ihtiyatlı bir tavır-tutum takınmak icap ediyor.
Hem, unutulmamalı ki: Şapka fetvâsı gibi “Türkçe Ezan” fetvâsını veren de, zamanın günahkâr Diyanet İşleri Başkanları olmuştur.
Risâle-i Nur’un neşriyatıyla ilgili bir meselede, hayatını bu dâvâya vakfedenler bile tereddüt yaşıyorsa, hele hele birbiriyle ihtilâfa düşüyorsa, o meseleye münafıkane bir parmak karışmış, karıştırılmış demektir.
Evet, böylesine ihtilâflı ve karmaşalı vaziyetler, harbî düşmanın işi değildir, olamaz; esasen vâki olmuş da değildir.
................................
Haftasonu Programı
Sabahaddin Aksakal Ağabey ile birlikte, Cuma-Cumartesi günlerinde İzmit/Kocaeli havalisindeki kardeşlerle sohbetlerimiz olacak, inşaallah.
Sormak Vacip Oldu
Şu ifadeler de yayınlanacak mı?
Gelin açıkça, mertçe, dürüstçe düşünüp konuşalım... Meselâ: Bediüzzaman Said Nursî’ye ait olup Emirdağ Lâhikası isimli eserinde (Sayfa 247) geçen iki cümlelik ifadeler aynen şöyledir:
1) “Ben de o garazkârlara derim ki: Ölmüş gitmiş, dünyadan ve hükûmetten alâkası kesilmiş bir adam hakkında otuz sene evvel bir Hadis-i Şerifin ihbarıyla Kur’ân’a zararlı öyle bir adam çıkacak dediğimi ve sonra Mustafa Kemal o adam olduğunu zaman gösterdi.
2) "Kahraman ordunun ve bilfiil asker ve asker başında çalışan cesur zabitlerin zaferleri ve şerefleri Mustafa Kemal’e verilmez; belki kusurlar, hatalar yalnız ona verilir."
Evet, 1940’lı yılların ikinci yarısında Cumhurreisi İsmet Paşaya gönderilen mektupta aynen zikredilen bu ifadelerin, şimdilerde Devletçe (veya izniyle) basılacağı öngörülen aynı eserde yer alıp almayacağı hususunu bugün kendimizde sorma hakkını buluyoruz.
Bu hususu açıkça, mertçe izah edecek, yiğitçe cevap verecek bir vicdan sahibini arıyor ve bir kez daha soruyoruz: Üstad Bediüzzaman’ın Mustafa Kemal ile alâkalı yukarıda iktibas ettiğimiz sözleri ve buna benzer daha başka ifadelerinin yer aldığı Nur Risâleleri devlet eliyle, yahut izniyle basılacak mı? Veya o sözler basılacak olan nüshalarda yer alacak mı, almayacak mı?
Evet, bu ve benzeri suâlleri sormak, bizim gibi Risâle-i Nur’larla fikir ve gönül bağı olan her vatandaşın hakkıdır.
***
Twitter-Facebook
Bir yandan lûgatçe, meâl, dipnotlu Risâle nüshalarının basılmasına şiddetle karşı çıkacak, hatta gidip dâvâ açacaksın;
Öte yandan, aynı şeyin daha beterini Hükûmet/Diyanet yapınca, tutup bunu sineye çekeceksin?
Haa, bununla da yetinmeyip, ayrıca savunmaya geçenler var...