"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Hulûsî Beyin Dersim hatıraları

M. Latif SALİHOĞLU
14 Kasım 2023, Salı
Pek yakın bir zamanda Elaziz-Harbut'taki mezarını ziyaret ederek kendisini rahmetle andığımız Hulûsi Yahyagil'i henüz hayatta iken de ziyaret etmiş ve büyük bir feyiz ile dersini-sohbetini dinlemiş idik.

Bilvesile, kendisinin "Dersim gailesi"ne dair söyledikleri ve yaşadıkları hakkında naklettiklerini biz de burada yazıyla nakletmeye çalışalım.

*

Aynı zamanda Çanakkale gazisi olan Hulûsi Bey Manisa’da askeriyede vazifeli iken, Ocak 1928’de Eğirdir’e tayini çıktı. Bu tayinle alâkalı bir yorumu şöyledir: “Bu tayinim, aynı zamanda Risale-i Nur Talebeliğine tayinimdir.”

Isparta Eğirdir’de Dağ Komando Taburunda Yüzbaşı rütbesiyle görev yaptığı esnada Barla'da sürgün hayatı yaşayan Üstad Bediüzzaman ile tanışma şerefine nail oldu. Kendi beyanlarına göre, bu ilk tanışma-görüşme 14 Nisan 1929’da gerçekleşti. Yer, Barla ile Bedre köyü arasındaki kırlık bir alanda.

İşte, bu ilk görüşme esnasında hayatının seyri değişti. Orada Nur dairesine girdi. Nur’un ilk talebelerinden biri oldu ve hayatının sonuna kadar da bu vaziyetini muhafaza etti.

O tarihteki bu ilk karşılaşmaya dair intibaları hakkında şunları anlatır Hulûsî Yahyagil: “İlk intibalarımı ömrüm oldukça anlatsam, yine de bitiremem. Beni öyle bir çekti çevirdi ki, başka hiçbir şeye meylimiz kalmadı. Neyi var idiyse bana söyledi... O, Allah vergisidir. Cenâb-ı Hak nasib etti. Hayatımda ilk defa birine ‘Üstad’ dedim, hata etmedim, isabet ettim.” (Son Şahitler)

*

Üstad olarak kabul ettiği Hz. Bediüzzaman ile aralarında öyle kuvvetli bir bağ kuruldu ki, bunu dünyevî hiçbir cereyan, hiçbir hadise kesip koparamadı.

Nitekim, 1937’deki Dersim Harekâtı esnasında da yine aynı ruh hâleti içinde bulunmuşlardır. Bediüzzaman Hazretleri o tarihte sürgün yeri Kastamonu’da iken, talebesi Hulusi Bey de Elaziz’de olup Dersim’de askerî operasyon için görev ve sorumluluk altında bulunuyordu. Yakında başlayacak olan bir kanlı boğuşmadan dolayı şiddetli müteessir idi. İşte tam o esnada yaveri tarafından kendisine bir mektup getirildi. Mektup Üstadından gelmiş olup onu teselli mahiyetindedir. Mektuptaki ifadeler aynen şöyledir: "Hulusi’nin bir gailesi var diye hissediyorum. Merak etmesin. Risâle-i Nur’un şakirdlerine inayet ve rahmet, nezaret ve himayet eder. Dünyanın meşakkatleri madem sevap verir geçerler; o musibetlere karşı sabır içinde, şükür ve metanetle mukabele edilmek gerekir." (Bkz: Kastamonu Lâhikası, ilk bölüm mektupları)

İşte o mektup, Hulûsî Beye hem teselli veriyor, hem de elini kana bulaştırmayacak şekilde bir harekât planını düşünmesine vesile oluyor. Ve, lillahilhamd diyor ki "Elimiz kana bulaşmadan, operasyon bölgesindeki vazifemizi ifa ettik."

*

Dersim fâciasına dair özet bir bilgi:

Dersim (Tunceli) mıntıkasında 1937 yılı baharında (Mart–Nisan) devlet kuvvetleri ile Alevî aşiretleri arasında başlayan ve aylarca devam eden kanlı çarpışmalar, yakın tarihimizin çok hazin ve bir o kadar da ibret verici safhasını teşkil ediyor.

Üst yönetim kadrosu tarafından "Vergilerini vermiyorlar. Devlete karşı geliyorlar. Bunlar zaten Rafizi–Kızılbaş..." denilerek harekete geçirilen devlet kuvvetleri eliyle, bölge halkının üzerine topyekûn bir taarruz harekâtı başlatıldı.

Savaş uçakları, ilk dahilî bombalamayı Tunceli'de yaptı. Pilot Sabiha Gökçe'nin kullandığı ve komuta ettiği bir uçak filosundan halkın üzerine bomba yağdırıldı.

Keza, yine Albay Hulusî Beyin şehadetiyle, yukarıdan gelen emir "Canlı namına birşey bırakılmasın; tamamı imha edilsin!" şeklinde olmuştur.

Hele, "isyancıların elebaşılarından" diye tutuklanan Seyyit Rıza ve oğlunun idam edilmesi esnasında yaşananlar, insanlık adına cidden utanç vericidir.

Misâl: Elazığ’da "Hiç olmazsa, oğlumu benden sonra asın. Onun idamını görme bahtsızlığını yaşatmayın bana" diyor, Seyyit Rıza. Diyor ama, zalimler, dediğinin de tam tersini yapıyor: Babanın gözleri önünde oğlunu asıyorlar, sonra da kendisini darağacında boğuyorlar.

Hulusi Yahyagil, o hengâmede olup bitenleri teessür içinde anlatırken, elini kana bulaştırmayan Cenâb-ı Hakk'a olan hamdini, şükrünü hiç eksik etmiyordu.

Okunma Sayısı: 2650
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Said Yüksekdağ

    14.11.2023 16:32:24

    Zalimler için yaşasın Cehennem!

  • Hüseyin İlhan

    14.11.2023 13:55:47

    DERSİM kıyamı ile malumatımıza yeni bir malumat daha ilave edilmiş oldu.Bu hususta zihnime takılan ve cevap aradığım husus şudur.Bu kıyamı yapaanlardan çok yapılması için emir veren,azmettirenler mes'ul değilmi.Bu kıyama maruz kalanların torunları nasıl yanlış tarafta yer alıyorlar hayret ediyorum. İnşaallah merhum DEMİREL'in 12 Eylül darbecilerinin hür sesleri kısmalarına karşı'konuşan TÜRKİYE,modu ile geçmiş hakkıyla değerlendirilerek masum ve mazlumların torunları gerçeklere göre hareket etmiş olurlar.

  • Aysuna

    14.11.2023 12:08:23

    Allâh razı olsun Hocam🌺🌿

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı