İttihat ve Terakki Mektebi'ndeki eğitiminin ardından, Menderes'in eğitim hayatında önemli bir dönüm noktası olan Kızılçullu Amerikan Koleji'ne geçti.
İzmir'in Buca ilçesindeki bu okul, 1913 yılında yeni kampüsünde eğitim vermeye başlamıştı. Kolej, modern eğitim anlayışı ve hürriyetçi ortamıyla biliniyordu. Menderes, burada aldığı eğitimle ufkunu genişletti ve farklı kültürlerle tanışma fırsatı buldu.
Bir arkadaşı, Menderes’in okul hayatındaki yalnızlığını şöyle anlatmaktadır:
“Kardeşim, ana nedir bilmiyorum ama sezerdim. Baba nedir bilmiyorum ama sezerdim. Ablamın hatırası, küçük ve beyaz bir duman parçası gibi içimde titrer…
Ama, mektep duvarları içinde bile yapayalnız yaşardım. Bayramlarda, tatillerde evlatlarını, çocuklarını, kardeşlerini almaya gelenleri gördüğüm zaman içim yanar, kendimi zapt edemezdim. Zaafım görünür endişesiyle de yatakhaneye, mektebin gizli ve görünmez köşelerine kaçar, saklanır, hıçkıra hıçkıra ağlardım. Tırnaklarımı yerdim. Bu ağlama sesleri, bugün bile kulaklarımda akisler yapar. Bu acıyı tatmayan insana, bu acıları anlatmak mümkün değildir...”
1914 yılında başlayan Birinci Dünya Savaşı, Menderes'in eğitim hayatını derinden etkiledi. Savaşın getirdiği ekonomik ve sosyal zorluklar, eğitim kurumlarının işleyişini aksattı. 1916 yılında, lise son sınıftayken, zorunlu askerlik hizmeti nedeniyle eğitimine ara vermek zorunda kaldı. Acemi eğitimini bitirip 20.737 sicil numarası ile zabit namzedi olarak Suriye Cephesi'ne gönderildi. Yolda, Pozantı yakınlarında narin hastalıklarla dayanıksız vücut yapısı nedeniyle hastalandı.
Pozantı Menzil Komutanlığı onu trenden alıp seyyar hastaneye yatırdı. Tropika, yani zehirli sıtma teşhisi konuldu. Zayıflayarak 40 kiloya kadar düştü. Pozantı’dan İzmir’e gönderilen Menderes, İzmir’de 17. Kolordu emrine verildi. Rütbesi, günümüz dilinde asteğmenliğe yükseltildi. Menderes, 30 Ekim 1917’de terhis olduğunda hayatında kalan en önemli insanı, babaannesi Fıtnat Hanım’ı kaybetti.
15 Mayıs 1919’da Yunanlılar İzmir’i işgal ettiğinde, Adnan ve Ethem Menderes Aydın’daki Çakırbeyli Çiftliği’ndeydi. O dönemlerde İtalyanların da saldırıları üzerine Menderes ve yakın arkadaşları Ay-Yıldız Çetesi’ne katıldı. Çiftlik, Kuvâ-yi Milliye birliklerinin merkez noktalarından biri oldu. Kurtuluş Savaşı döneminde, memleketi için en içten arzusu ile direnişlere katıldı. Büyük Taarruz ve İzmir’in kurtuluşundan sonra bir süre İzmir Kordon’da Sansür Şubesi’nde görev yaptı ve daha sonra terhis edilerek hizmetleri nedeniyle İstiklal Savaşı Madalyası ile taltif edildi.
Askerlik dönüşünden 1930 yılına kadar, Çakırbeyli Çiftliği’nin “Bey”i olarak anıldı.
Babaannesi Fıtnat Hanım’ın şu sözleri aklında büyük bir yer edindi: “Oğlum, sen bana tek yadigârsın. Oku, öğren, yetiş. Ama toprağını, çiftliğini unutma. Senin asıl ekmek kapın, toprakların olacaktır. Onu ellerin eline bırakma. Toprak nankör değildir. Ne ekersen onu fazlasıyla verir. Sen toprak beyi olacaksın oğlum, toprak adamı bunu unutma!”
Bir müddet bu topraklarda bey olarak anılmıştı.. Savaşın sona ermesiyle birlikte, Menderes eğitimine devam etme arzusu taşıyordu.
Ancak, savaşın getirdiği yıkım ve ekonomik sıkıntılar, eğitimine hemen devam etmesini engellemişti. Adnan Menderes'in siyasî hayatı, Türkiye'nin tek parti döneminden çok partili hayata geçiş sürecinde önemli bir yer tutar. 1946 yılında Demokrat Parti'nin kuruluşuna kadar uzanan bu süreç, onun siyasî tecrübelerinin ve liderlik vasıflarının şekillendiği bir dönemdir.
Menderes'in siyasete ilk adımı, 1930 yılında Ali Fethi Okyar tarafından kurulan Serbest Cumhuriyet Fırkası ile olmuştu. SCF'nin Aydın il teşkilatının başkanlığına getirilen Menderes, bu görevle birlikte aktif siyasete başlamıştır. Ancak SCF'nin kısa ömürlü olması nedeniyle, bu deneyimi de kısa sürmüştü. 1931 yılında Cumhuriyet Halk Partisi'nden Aydın milletvekili seçilmesinin ardından, Ankara Hukuk Fakültesi'ne kaydolmuştu. 1935 yılında buradan mezun olarak hukuk alanında eğitimini tamamladı.