Bence kendimizi bir sorguya çekmeliyiz. Sosyal medya önde olmak üzere hayatın her yerinde (Cenab-ı Hakkın yasak ettiği) haramlarla karşılaşabiliyoruz.
Ben en çok görmeyle olan haramı işleyebileceğimi düşünüyorum çünkü çok yerlerden geliyorlar. Kalplerimize yaralar açıyorlar Ve acaba çok defa karşılaşmamız ona karşı bakmayı normalleştiriyor mu? Onda da ülfet olabilir mi?
Bu duruma karşı tutumuz şöyle olmalı (metni hatırlamakta çok fayda var): “Tarih-i hayatımı bilenlere malûmdur. Elli beş sene evvel, ben yirmi yaşlarında iken, Bitlis’te, merhum vali Ömer Paşa hanesinde iki sene onun ısrarıyla ve ilme ziyade hürmetiyle kaldım. Onun altı adet kızları vardı. Üçü küçük, üçü büyük. Ben, üç büyükleri iki sene beraber bir hanede kaldığımız halde, birbirinden tefrik edip tanımıyordum. O derece dikkat etmiyordum ki bileyim. Hatta bir âlim misafirim yanıma geldi, iki günde onları birbirinden fark etti, tanıdı. Herkes bendeki hâle hayret ederek bana sordular: “Neden bakmıyorsun?” Derdim: “İlmin izzetini muhafaza etmek beni baktırmıyor.” Hem kırk sene evvel İstanbul’da, Kâğıthane şenliğinin yevm-i mahsusunda, Köprüden tâ Kâğıthane’ye kadar, Haliç’in iki tarafında binler açık saçık Rum ve Ermeni ve İstanbul’lu karı ve kızlar dizildikleri sırada, ben ve merhum meb’us Molla Seyyid Taha ve meb’us Hacı İlyas ile beraber bir kayığa bindik. O kadınların yanlarından geçiyorduk. Benim hiç haberim yoktu. Hâlbuki Molla Taha ve Hacı İlyas beni tecrübeye karar verdikleri ve nöbetle beni tarassut ettiklerini bir saat seyahat sonunda itiraf edip, dediler: “Senin bu haline hayret ettik. Hiç bakmadın!” Dedim: “Lüzumsuz, geçici, günahlı zevklerin akıbeti elemler, teessüfler olmasından istemiyorum.” (Emirdağ Lâhikası, Dahiliye Vekili İle Bir Hasb-i Halden Bir Parçadır, Hüve Nuktesi, s. 229)