Bugün itibarıyla nüfusu en kalabalık ülkelerin başında Hindistan geliyor. Nüfusu 1.5 milyar civarında. 1947’den sonra Hindistan’dan kopan Pakistan ve Banladeş’i de eklediğinizde, “Hint kıtası”nın yekûn nüfusu 2 milyarı buluyor.
İngilizler, dünyanın bu en büyük ülkesini 1850’lerden itibaren sömürge haline getirdi. Sömürge hayatı yaklaşık yüz sene sürdü.
Hindistan’ın, dolayısıyla Pakistan’ın sömürgeden kurtularak bağımsız hale gelmesi, 14 Ağustos 1947’de mümkün olabildi.
*
Hindistan Müslüman Birliği Lideri Muhammed Ali Cinnah, 14 Ağustos 1947 tarihine kadar aynı zamanda Pakistan Genel Valisi idi. İngilizlere karşı bağımsızlık mücadelesi içine girdi. İngilizler ise, bir ve bütünlük halindeki Hindistan’a bağımsızlık vermek istemedi. Daha açık bir ifade ile, ülkenin bağımsızlığını “ülkenin bölünmesi” şartına bağladı. Eş zamanlı olarak da bir plan hazırlayıp Hindistanlı liderlere sundu. Müslümanların lideri M. Ali Cinnah iken, Hinduların lideri ise Kongre Partisi Başkanı Cevahirlal Nehru idi. Liderler, İngilizlerin ülkeyi ikiye bölme plânını kabul etmeye mecbur kaldılar.
Neticede bir konsensus sağlandı ve 14 Ağustos 1947’de Hindistan doğu-batı diye ikiye bölünmüş oldu. Doğu tarafı yine Hindistan ismiyle kalırken, batı tarafında Pakistan adı verildi.
(NOT: 1971’de yine İngilizlerin planıyla Pakistan da doğu-batı ekseninde ikiye bölündü. Doğu tarafında bölünen kısma Bangladeş ismi konuldu. Mutlak çoğunluğu Müslüman olan iki ülkenin bugünkü nüfusu yarım milyara yaklaşıyor. Baskı altında tutulan Hindistan’daki Müslümanların sayısı da 200 milyonun üzerinde.)
*
Bir asır müddetle koca Hindistan’ı müstemleke (sömürge) olarak yöneten bir avuç kadar İngiliz topluluğu, 1940’dan sonra aynı sistemi devam ettiremeyeceğini fark edince, bu kez ülkeyi bölerek uzaktan yönetme stratejisini uygulamaya koydu.
Başka yerlerde olduğu gibi Hindistan’daki sinsî İngiliz planı da şudur: “Dünyanın en yüksek nüfusuna sahip olan bir ülke, öncelikle bir İslâm ülkesi olmamalı. İkincisi, resmî sömürgecilik bitse de, yine dolaylı şekilde sömürgeciliği devam ettirebilmek için, o ülkeyi kendi içinde bölmek-parçalamak gerekiyor.”
Nitekim, bu plan devreye sokuldu ve önce Hindistan ikiye bölündü. Ardından, Hindistan 28 kadar eyalete bölündü. En son olarak da Pakistan ikiye bölünerek doğu tarafı Bangladeş ismiyle bağımsız ikinci bir devlet şekli vücuda getirildi. (Çıbanbaşı olarak da Keşmir’i bıraktı.)
*
Sonuç itibarıyla, koca Hindistan’ı kendi içinde bir kez daha bölemeyen, yahut bölmek istemeyen İngilizler, 1971’de çok daha küçük bir parça olan Pakistan’ı ikiye bölen politikayı uyguladı. Şimdilerde, hem Pakistan’ı, hem de Bangladeş’i yine kendi içlerinde bölmenin hesapları yapılıyor. Şüphesiz Allah’ın da bir hesabı var ve Allah o İslâm milletleri bir kez daha birbirine düşürmez, bölüp parçalatmaz ümidi ve duası içindeyiz.
*
Son bir notu Üstad Bediüzzaman’dan iktibâsen sunalım.
Müslümanları sömürgeleştiren (müstemleke eden) sebeplerin başında “yeis” hastalığının geldiğine dikkat çeken Hz. Bediüzzaman, Hutbe-i Şamiye’deki ilgili bölümde şunları ifade eder: “Yeis en dehşetli bir hastalıktır ki, âlem-i İslâmın kalbine girmiş. İşte o yeistir ki bizi öldürmüş gibi, garpta bir-iki milyonluk küçük bir devlet, şarkta yirmi milyon Müslümanları kendine hizmetkâr ve vatanlarını müstemleke hükmüne getirmiş.”