Türkiye AKP iktidarında, özellikle yürütmenin yanısıra yasamayı ve yargıyı güdümüne alan “tek kişilik hükûmet”te “hibrit/melez yarı demokrasi”den “otoriter ülkeler” arasına düşerken, demokratikleşme ve hukukun üstünlüğü girişimleri hep neticesiz kalıyor.
16 Nisan 2017 referandumuyla yargının bağımsızlığının ve tarafsızlığının berhava edildiği “rejim”in baskısı her alanda ülkeyi çökertiyor.
Bu açıdan iktidardakilerin de ikrar ettiği yıkıma karşı, milletin birlik ve bütünlüğünün zemininin oluşturulmasıyla ortak demokratik iradenin tesisi ve hukukun inşasıyla temel hak ve özgürlüklerin genişletilmesi gerekiyor.
Madem “süreç”le Meclis Başkanı’nın teminatıyla demokrasi ve hukukun tesisine dair kanunların alt yapısı hazırlanacak; mutlaka tek imzalı KHK’larla dayatılan haksızlıkların-hukuksuzlukların giderilmesinin önünün açılması; ve daha şimdiden çöküşteki ekonomiye 150 milyar dolar (6 trilyon lira) maliyeti-zararı ekleyen siyasî rakiplerini devre dışı bıraktırma maksatlı 19 Mart siyasî operasyon dalgalarına da son verilmesi icab ediyor.
YARGISIZ İNFAZLARA SON VERİLMELİ
Bunun için sahte “gizli tanıklar”ın bühtanlarıyla derdest edilip tutuklandıktan sonra delilleri aranan, aylardır hâlâ iddianâmeleri hazırlanmayan bütün seçilmiş belediye başkanlarıyla yüzlerce yönetici, bürokrat, siyasetçi, gazeteci, sivil toplum temsilcisi derhal tahliye edilmeli.
Evvela kanunsuz “irtibat ve iltisak”la, istihbarat jurnalleri ve iftiralı ihbarlarla, yüz binlerce vatandaşın kamudan ihraçlar yargıya tâbi tutulmalı. Delilsiz, ispatsız tutuklamalar sona erdirilmeli, acilen tutuksuz yargılama esasına dönülmeli. Saray iktidarının yargıyı “siyasetin sopası” olarak istimalle muhalefeti tasfiyesi, belli soruşturmaların güdümlü “siyasîleşmiş yandaş yargıçlar”a ihalesi; zulme varan cezaları, haksızlıkları - hukuksuzlukları tashihe didinen, haksız hükümleri düzelten hâkimlerin sürülmesi oldubittisi sona erdirilmeli.
İktidar partisine mensup eski Adalet Bakanlarıyla yüksek yargı temsilcilerinin ikrarıyla yargıya güvenin sıfırlandığı şu dönemde yargıya güven sağlanmalı. Anayasanın yargının bağımsızlığı esasıyla kanunlara göre hâkim teminatıyla delilsizlikten vicdanlarıyla beraat - takipsizlik kararını veren savcı ve hâkimlerin mahkemelerinden alınıp çocuk, ticaret ve tüketici mahkemelerine atanmaları ya da emekliliğe sevkleri emrivakisine son verilmeli.
“SÜREÇ” YİNE AKAMETE UĞRAR…
Madem “süreç”le terör örgütü tasfiye ediliyor; “terör gerekçeli” bütün demokrasi ve hukuk dışılıklar giderilmeli. Meselâ kırk bin insanın katlinden mahkûm terörist başına “umut hakkı” istenirken, sırf siyasî görüşlerinden dolayı dokuz yıldır hapiste tutulan “Türkiyeleşme’ teziyle demokratikleşmeyle Kürt sorununu çözme” iradesini gösteren başta Demirtaş hakkındaki AİHM ve Anayasa Mahkemesi’nin “hak ihlâli” kararları acilen uygulanmalı.
Ülkenin maddî ve manevî enerjisini sömüren 41 yıllık terör belâsını tasfiye fırsatı heba edilmemeli. “Parti devleti”nde keyfiliklerle hukukun siyasî operasyonlarda bir “aparat” olarak kullanılmasıyla yerle bir edilmesinden artık vazgeçilmeli.
Yine “süreç”te “terörist başıyla terör örgütü elebaşlarının şartlarının düzeltilmesi” yerine, bütün vatandaşların hak ve hürriyetlerinin teminine çalışılmalı. Terörist başı ve terör örgütü elebaşlarıyla müzakereler sürerken, “kent uzlaşısı”yla seçmenin desteğinden tutuklanan belediye başkanları vakit geçirmeden işlerinin başına dönmeleriyle yaman çelişkili çarpıklıklar ve “kayyım uygulamaları” ortadan kaldırılmalı. Demokrasi ve hukuk samimiyeti bunu gerektirir.
Aksi halde “rey-i vahid-i istibdadın tek kişilik rejim”in çöküşe sürüklediği ekonomi toparlanamaz, demokrasi, hukuk - adâlet, temel hak ve hürriyetler olmaz; milletin birliği ve bütünlüğü temin edilemez, kalıcı barışa varılamaz ve “süreç” yine akamete uğrar…
Bizden bildirmesi…