Ölüm ile alâkalı ayet, hadis ve güzel sözler çoktur. Bunları hepiniz zaten biliyorsunuz.
42 yaşındaki evlâdımız Yavuz’un vefatı dolayısıyla, rahmete vesile olsun diye bir şeyler yazalım dedik. Vefattan günler sonra ancak kendimi toparladım. Evet her fânî gibi biz de bir gün gideceğiz. 1983 doğumlu Yavuz’umuz 27 Haziran Cuma günü bu dünyadan hicret etti. 32 yıldır tip-1 şeker hastasıydı, çocukluğunu ve gençliğini hep insülin, perhiz ve egzersizle geçirdi. İlk zamanlarda çok zorlandı. Son 10 yıldır epeyce alıştı. Son zamanlarda fazla kilolarla uğraşıyordu.
Çok zor bu şeker hastalığı, düşmesi bir dert, yükselmesi ayrı bir dert. Hatta bazen sara halleri oluyordu. Ben ve annesi onu çocuk gibi görmeye başlamıştık. Yıllar yılları kovaladı o da, biz de buna alıştık, en ufak bir hatayı affetmeyen bir durumdu bu. Bir kaç kez çarşıda ve büroda koma halleri olmuştu.
Bizi tanıyan ve bilenler bu hallerimize muttali olmuşlardır. Bilhassa rahmetli Celâl Yalçın, Hüseyin ve Mahmut Gültekin, Dr. Nihat Kavukçu, Dr. Süleyman Sarı, İbrahim Kaygusuz, Hüseyin Bıyıklıoğlu, İsmail Cevahirli, Mevlid Baştuğ, vd. ağabey ve kardeşler yakinen sorarlardı.
Derken korona ve 6 Şubat deprem günleri de geride kaldı. Depremden 4 ay sonra Yeni Asya Büromuzu, yeni yerinde faaliyete geçirdik. Yavuz’un gayretini unutamam, geçen kış ayları devamlı büroya yürüyerek gelip giderdi. Havalar ısınınca gelip gitmesi azaldı, sıcak havalarda hareketleri yavaşladı. Vefatından bir gün önce de saat 24:00’e kadar sohbet ettik. Ben dersten gelince “Haberlerden önemli bir şey var mı?” dedim. O da “Dünya çok karışık baba” dedi. Sabahleyin ben büroya gittim saat 09:30’da annesi aradı, durum netleşmişti. Hep derler ya, ölümler anidir diye, onu da yaşadık. Tabiî ki takdir Cenab-ı Hakkındır. Binde bir hissemiz bile yokken, Rabb-i Rahimimiz böyle uygun görmüş, Onun emri baş göz üstüne.
Biz ailesi olarak bütün haklarımızı ona helâl eyledik. Dileğimiz odur ki Allahu Zülcelâl de onu affeder. Ne çocukluğunu, ne gençliğini yaşayabildi. Hep hastalıkla mücadele etmesine rağmen halinden hiç şikâyet etmedi. Rabbim çektiklerinin karşılığı olarak günahlarını affetsin, bize de şefaatçi eylesin. İmanı kuvvetli, itikadı sağlam, Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaat savunucusuydu. Çokça cüzler okur, namazlarını uzunca kılardı, büro işlerinde bana yardım ederdi. Niyeti çok iyiydi, “Büronun borçlarını azaltmaya çalış” derdi.
Bir hatıramızı anlatıp yazıyı sonlandıralım. Hastalığın ilk yıllarında bir psikiyatriste gittik. Durumu beraberce anlattık, doktor da tavsiyelerini söyledi. Ayrılırken bana sertçe, “Niye her halimizi adama anlattın?” diye çıkıştı. Ben de “Durumumuzu anlatmazsak niye buraya geldik ki,” deyince “Sen de haklısın” dedi. Hakperest ve delikanlıydı. Risale ve yayınlarımızı takdir ederdi. Başta Malatya olmak üzere bütün ağabey ve kardeşlere dualar eder, dualarınızı bekleriz.