Evvela, toplumda muhafazakârlığın tanımı muğlaktır.
“Muhafazakâr” denilince; dindarlığın mı, siyasi anlamda muhafazakârlığın mı, gelenek muhafazakârlığının mı –ki İslâm’a aykırı gelenekler ve görenekler de vardır– kastedildiği kişiden kişiye değişir. Bu kavramın bu kadar muğlak olduğu başka bir halk da var mıdır bilmiyorum. Ama “muhafazakâr” denilince insanların zihninde canlanan ortalama şey üzerinden konuşmaya çalışacağım.
İddiam şudur: Bugün muhafazakâr aile yapısında yaygın olan günahların veya hataların çoğu, belki de hepsi, İslâmî kaidelerin yozlaştırılmasından ve kendine yontulmasından türemiştir.
Bu iddiayı örneklendireyim:
1) Gıybet: Gıybet, muhafazakâr insanların, “günahlara buğzetme” hissinden geliyor. Ama suistimalle, o buğzedilen günahları işleyene gıybet olarak ortaya çıkıyor. Tabii ki bütün gıybetlerin kaynağı “günahlara buğzetme” değildir, ama konumuz dâhilindekiler bunlardır.
2) Dinimizde ailede “kavvam” erkektir. Ailedeki mesuliyetlerin birçoğu da erkeğe aittir. Fakat “mesul” olmanın istismarı neticesinde, bazen baba, müstebid olur, ailede kimseye söz hakkı vermez. Hatta zaman içinde “çokbilmiş” bir karakter hâline bile gelebilir.
3) Bir önceki maddede bahsettiğimiz durumun neticesinde, bazı evlatlar özgüvensiz yetişebiliyor, hayatta insiyatif almaktan çekinebiliyor, kendi kabiliyetlerini bile ortaya çıkaramayabiliyorlar. Şüphesiz bu da Müslümanlara ve –bir cihette– İslam’a zarardır.
4) Babanın muhtemel bir istibdadının başka bir sonucu olarak, yine bazı evlatlar, o istibdada karşı bilenip, büyüdüklerinde büyük tepkiler verip, “inceldiği yerden kopsun” psikolojisine girebiliyor. Dahası, o istibdada karşı bilenmiş olmaları, haramlara daha kolay girebilmelere de yol açabiliyor.
5) Bazı babalar, “kavvam”lığını ruhsuzlaştırması neticesinde, evlatlarına sevgilerini göstermekten, onları sevip okşamaktan dahi imtina etmektedirler. Evlatlarını sevip okşasalar, sanki karizmalarına zarar gelecek.
6) Cinsiyetler arasındaki günah ayrımı: Erkeğin “kavvam”, yani esas sorumluluk sahibi olarak veya olacak görülmesi, onun, özellikle cinsî şehvetten kaynaklanan günahlarına daha müsamahakâr olunmasına yol açmıştır. Hâlbuki günah aynıdır; erkek de yapsa, kadın da yapsa...
7) Dinimizde aile müessesesi ehemmiyetlidir. Fakat nesiller geçtikçe, bazı kaynanalar, şeytanın sağdan yaklaşmasıyla bunu istismar ederek, kendi aile müesseselerini ve kaidelerini mutlaklaştırma yoluna gitmişlerdir. Bunun neticesinde gelinleri üzerinde istibdat kurmuşlardır. Elbette bazı gelinler de kusurludur, ama bu durum saded haricidir.
8) Eltiler arası menfi durumlar: Bazı kaynanaların istibdatlarından bahsetmiştik. Ekseriyetle öyle kaynanaların bazı gelinleri de, hem onların gözüne girmek, hem de onların kutsal(!) ve değişmez gördükleri kaidelere riayetlerini göstermek için diğer gelinleri bastırmaya çalışmaktadırlar.
9) “Kol kırılır yen içinde kalır” zihniyeti: Muhafazakâr düşünce, maslahat icabı(!) kendi yakınının, tarafındakinin hatasını, kusurunu tamamen görmezden gelebilmektedir. Bu bir şahıs da olabilir, bir oluşum da. Hatta AKP’nin bunca şeye rağmen hâlâ iktidarda kalabilmesinin sırrı budur. Bahsettiğimiz zihniyet, İslamî hayata ve insanların din telakkisine de zarar veriyor.
Bu örneklerden en az birini, ya deneyimlemeyen ya da gözlemlemeyen, duymayan biri yoktur herhalde. Yazının başındaki iddiamı tekrar okumanızı ve mantıklı geldiyse, bu minvalde örnekleriniz varsa, yorumlarda belirtmenizi rica ederim.