"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Demokrat Parti

Mikail YAPRAK
21 Ocak 2021, Perşembe
1997’nin 28 Şubat’ı ile rayından çıkarılan siyaset öyle bir hal aldı ki; işin içyüzünü bilmeyenler, 3 Kasım 2002 seçiminde yeni oluşan AKP’ye can simidi gibi tutundular.

Çünkü bu bir proje partisiydi ve altyapısı ona göre dizayn edilmişti. Yeni oluşan bu parti birinci olurken, köklü partilerden CHP ikinci sırada yerini aldı. DYP ise % 9,52 oy oranıyla kıl payı farkla % 10 barajının altında kaldı. 

Kuruluşu 1946 olan ve milletin bağrından çıkan Demokrat Parti’nin 1960 darbesiyle kapatılmasından sonra misyon bayrağını devralan AP’nin de 1980 darbesiyle kapatılmasıyla, daha sonraları bayrağı devralan ve o günlere getiren DYP de böylece postmodern bir darbe ile safdışı bırakılıyordu. Plan kurucuların amacı da buydu zaten. Ve yine zaten, ülkede parlamenter sistemin tam oturmasından ve gerçek demokrasinin vazgeçilmez hale gelmesinden korkan bir zihniyet ve menhus bir ruh daima iş başında olmuştur. Ve bütün darbeler aslında demokrasinin önünü kesmek adına yapılmıştır. Bu menhus uğurda terör ve anarşiden beslenme bile göze alınmıştır. 

Rejimi korumak refleksiyle her fırsatta derin devletle işbirliği içinde olanlar, planlarını hayata geçirmede kullanmak için her dönemde iktidar ve rant düşkünlerini bulmakta zorluk çekmemişlerdir. Hatta Çiller döneminin sonuna doğru maalesef DYP’nin içine de el atılmıştı. Misyonuyla bağdaşmayan hallerle alude olmuştu. Parayla milletvekili devşirmeleri ve resmî ideoloji bekçisi olan bazı emekli generallerin aday gösterilmeleriyle bu parti de yara almıştı.

Demokrasi mücadelesinde darbe ve muhtıralarla önü en çok kesilen ve köşke çıkarken “dönüp arkama bakmam” diyen Süleyman Demirel’in 28 Şubat sürecinde köşkte olması, görünüşte DYP için bir talihsizlik olmuştu. Ama kader hükmünü vermişti artık. Çünkü “Kader söylese, iktidar-ı beşer konuşmaz, ihtiyar-ı cüz’î susar.” 1

Köşkte iken manevralarıyla askerî darbenin önünü kesen Demirel, hakikaten sahadaki partisine dönüp bakamamıştı. 

Ama saklı tuttuğu engellemeleri meğer nelermiş ki, vicdan rahatlığı içinde ona şunu söyletiyordu:

“Hükümet alaşağı mı edilmiş? Siyasî partiler mi kapatılmış? Hükümet bir süre sonra istifa etmiş. Anayasaya göre yenisi kurulmuş. Buna darbe denilmez.’’ 

O günden bugüne yaşananlara, parlamenter sistemin haline ve partilerin başına gelenlere bakıldığında, insanın diyesi geliyor: Demek ki demokrat misyonun parlak dönemi, kaderin de fetvasıyla istikbale kalmış..

Sekiz yıl önce bu köşemizde yer alan makalemizin mânası da sanki bugün görünür hale geliyor. Oradan bir kaç pasajla makalemizin sonunu getirelim.

O zaman, merhum Mehmed Âkif’in; “Kaç hakîki Müslüman gördümse, makberdedir./ Müslümanlık, bilmem ama, galiba göklerdedir.” mısralarına nazire kabilinden şöyle demişiz:

“Kaç hakikî demokrat gördümse makberdedir./ Demokratlık bilmem ama, şimdilik seferdedir.”

Bu bakış biraz şairvâri olsa da hakikat şu ki: Bu meselenin çekirdeği de, meyvesi de, özü de Risale-i Nur’dadır. Meşrûtiyet-meşrûa mânasındaki demokrasinin ve şer’î hürriyetin izahını Bediüzzaman yapmış ve yaşayarak göstermiştir.

Yer ile sema gibi, taban ile tavan gibi; her ilmin ve her fikrin de bir zemini olduğu kadar, bir arşı ve bir seması vardır. Biz de başımızı kaldırıp fikriyatımızın semâsına bakalım. Risale-i Nur’da kaç yerde “demokratlık, demok- ratlar, dindar demokratlar, Demokrat Nur Talebeleri” ve daha bir çok tabirler, başlıklar ve izahlar olduğunu dikkatle okuyup, sosyal bünyemizi nurlandıralım.

Biz ki, Risaleleri elimizden çekip alacak, muhtevayı ve mânayı kafamızdan ve gönlümüzden söküp atacak, ve bizi kendine ram edebilecek hiçbir dünyevî ve siyasî güç tanımıyoruz!.

“Ayağını yere basmak” deyiminin muhtevasını oluşturacak nitelikte, sağlıklı ve sağlam adımlarla içtimaî  ve siyasî alanda yürüdüğümüz zamanlarımız gibi; darbeler ve anormal müdahalelerle siyasetin içi boşaltıldığı ve yeni parantezler açıldığı dönemlerde (parantez kapanıncaya kadar) ayaklarımız yerden kesilebilir. Şimdilerde olduğu gibi..

Öyleyse haydi, ayaklarımız yeniden yere basıncaya kadar, fikriyatımızın semasına seyahate devam edelim. Okuyalım, yazalım, anlatalım..

Siyaset sahnesinin (kendi partilerini garip bırakıp, başka yerlere dağılan) Demokratlarına da; toparlanma, hazırlanma, şuurlanma ve yuvaya dönüş dileyelim.

Evet, bugün artık sahaya çıkmanın ve ayakları yere sağlam basmanın zamanı gelmiştir. İttifaklar dönemi devam ediyor. Demokrat Parti’nin hangi ittifakta yerini aldığı ve alacağı da bellidir. Yolu açık olsun.

Dipnot:

1) bk. Mektubat/On Beşinci Mektup.

Okunma Sayısı: 3511
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • İlimdar Kaya

    21.1.2021 22:20:49

    Menhus ruh demokratları ve bunların nokta-i istinatladı olan nurcuların hizmetlerini engellemek için bugûne kadar birçok oyun tezgahladilar. Siz bir dönemi çok güzel ifade etmişsiniz tebrik ederim. Er veya geç demokratlar dirilecek ve Bediüzzaman'ın tabiri ile " istibdatı mutlakî kaldırıp hürriyeti şeriyyenin teminine vesile olacaklar." Bazı insanlar dûrbûne tersinden baktıkları için tarfgirlikten dolayî olayları yanlış.değerlenfiriyorlar. Bunları da önemsememek lazım.

  • ali fergana

    21.1.2021 20:16:48

    Ezanın aslıyla okunmaya başladığı Demokrat Parti zamanında oy vermediği için Kırşehir ilçe yapılmış, sonradan fikir hürriyetleri askıya alınmaya çalışılmış. Necip Fazıl'ın biri hariç tüm tutuklanmaları demokrat parti zamanında olmuş. İslam kahramanı olan Menderes zamanında 1959-60 da Bediüzzaman ve talebeleri çile çekmeye devam etmiş. Urfa'ya intikalinde çöp arabasıyla olsa da geri getirilmesi talimatı verilmiş. Bu ve benzeri nedenlerden Üstad'ın dediği gibi siyasete girmekten, tarafgir olmaktan kaçınmak gerekiyor. Çünkü tarafgirlik, taassubluk gözü kör eder.

  • Ali

    21.1.2021 15:10:26

    Acele etmeyelim biz hayra destek anlamında kalalım. Ehem mühim meselesini unutmayalım. Oylarımıza sahip çıkalım yeter..

  • Munir

    21.1.2021 15:08:44

    Çare: Ahrar çizgisinde güçlenerek köklerine dönecek Demokrat Parti. Ucube, İP'siz, sapsız ve jakoben fırkalarla yapılacak ittifaklardan netice ummak muhali talepten başka şey değil. Merhum Demirel en ağır şerait tahtında dahi ona buna yaslanmadan müstakil bir tarz-ı siyaset izleyerek muhalefette bulunmuş ve Allah'ın izniyle muvaffak olmuştu. . Yine öyle bir dinamizme ihtiyacı var Demokratların. DP Genel Merkezi İstanbul, Ankara, İzmir, Bursa, Adana, Samsun gibi büyük vilayetlerden başlatılacak "Demokratlar Buluşuyor" temalı hamlelerle bir ayağa kalksa emin olun hürriyetçi misyon mecraında çağıl çağıl akmaya başlayacak ve mütehayyir kitleler aradığı köklü cereyanı yeniden kucaklayacak, sahip çıkacak.

  • İbrahim FİŞEK

    21.1.2021 14:52:24

    Bu yazınız için size sonsuz teşekkürler, nihayet demokratlara nokta-i istinaf olma noktasında bir yazı görebildik. Sayılarının artması dilek ve dualarınıza.

  • Hüseyin YÜKSEKDAĞ

    21.1.2021 13:27:48

    Böyle güzel yazıların, köşe yazılarının artması dileğiyle hayırlı ve sağlıklı günler dilerim.

  • Hasan

    21.1.2021 09:29:20

    Demokrat Partinin bugünkü durumunun sorumluları: Süleyman Demirel, Mehmet Ağar. Ve hala Millet İttifakı ile hareket etmeleri. Yani halkçılar, ırkçılar ve dincilerle. Ne zaman bağımsız siyaset izleyecek?

  • Ali

    21.1.2021 01:51:43

    Allah razı olsun Mikail ağabey. Yüreğinize sağlık 👏🏻👍🏻🤲🌹

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı