Firavun’un hanımı Âsiye, Hz. Mûsâ’ya inanıp Müslüman oldu. Kâfir Firavun, hanımı Âsiye iman edip Müslüman oldu diye çok eziyet etti. Ellerinden ve ayaklarından dört kazığa bağlıyor ve göğsüne de kocaman bir taş koyup işkence ediyordu.
“Cenab-ı Allah insanlara Firavun’un hanımını misal gösterdi. Hz. Âsiye: “Rabbim! Katında, Cennette bana bir ev yap. Beni Firavun’dan ve onun işinde çalışmaktan koru ve beni zâlimler topluluğundan kurtar!” diye yalvardı. (Tahrîm, 66/11)
Yine böyle bir işkence sırasında Hz. Âsiye: “Ey benim Rabbim! Bana Cennette bir köşk yap. Beni Firavun’un zulmünden kurtar! diye duâ etti. Allâhü Teâlâ duasını hemen kabul etti ve Cennetteki yüce makamlarını ona gösterdi ve bu duruma çok sevinen Hz. Âsiye, güle güle ve tebessüm ederek son nefesini verdi.” (Tec.Sar.Ter.c.9.s.143)
Ölüm, ehl-i îman için dostlara, ahbablara ve akrabalara kavuşmaktır. Ölüm, sıkıntı ve zorlukların bitmesi ve mutlu ve huzurlu bir hayatın başlamasıdır. Kabir, ehl-i iman için Cennet bahçesidir. Kâfir için ise, yılan ve akreplerin bulunduğu azap yeri ve Cehennem çukurudur.
Sevgili ve şefkatli Nebîmiz sallallâhu aleyhi ve sellem hasta olunca, onun yerine Hz. Ebu Bekir 17 vakit namaz kıldırdı. Bir gün Resûlullah mescide gitti, perdeyi kaldırdı ve mesciddekileri görünce çok sevindi ve tebessüm etti. Sahabe, onun iyileştiğini ve namaz kıldırmak için geldiğini zannedip hemen yer açmaya hazırlanırken, Peygamberimiz (asm) hemen eliyle işaret etti ve siz namaza devam edin deyip onları sevinerek ve gülerek son kez izledi. Ve dünya gözü ile Ashabını son görüşü oldu. Çünkü, Sahabe’yi bir daha göremeden vefat etti. O da tebessüm ederek, hem Ashabını ve hem de ölümü gülerek karşıladı.
“Ey insan! Bilir misin nereye gidiyorsun ve nereye sevk olunuyorsun? Dünyanın bin sene mes’ûdâne hayatı, bir saat hayatına mukâbil gelmeyen Cennet hayatının; ve o Cennet hayatının dahi bin senesi, bir saat rü’yet-i cemaline mukâbil gelmeyen bir Cemîl-i Zülcelâlin daire-i rahmetine ve mertebe-i huzûruna gidiyorsun... Ve ziyâfetgâh-ı ebedîsi olan Cennete çağrılıyorsunuz. Öyle ise kabir kapısına ağlayarak değil, gülerek giriniz.” (Mektubat, s. 223.)
İman, İslâm, ihlâs, ilim, ümit, Kur’ân ve sünnet üzere kalınız.