Geçen hafta kısa film senaryosu örneği yayınlamıştık. Hastalar Risalesi ana konumuzdu.
Risale-i Nur okuyan ve senaryo yazmayı bilen yirmi kişiden bunu isteseydik belki de yüze yakın farklı senaryo örnekleri ortaya çıkacaktı. Her insanın hayalleri farklıdır. Duyguları düşünceleri de...
Senaryoyu senarist yazdıktan sonra üzerinde biraz daha düşünerek ufak tefek düzeltmeler yapar ve son halini verir. Senarist sonra kendisine şu soruları sorar. “Bu senaryom vermek istediğim mesajı verdi mi? İçime sindi mi? Filmi çekilse güzel olur mu? Ben bu filmi seyretmekten mutlu olur muyum? Bu senaryoyu başkası yazsa ve çekilse ben seyreder miyim?"
Sonra film yapım şirketine bu senaryoyu ulaştırır. Yapımcı ve daha sonra yönetmen senaryoyu okur. Yönetmen bu filmi çekebiliriz derse senarist ve yönetmen bir araya gelip senaryoyu konuşurlar. Yönetmen senaryonun zayıf ve güçlü kısımlarını anlatır. Senarist de o sahneleri niye yazdığını… Senarist bazen yönetmenin talepleri doğrultusunda ufak tefek eklemeler değişiklikler çıkartmalar yapabilir. Oyuncular seçilir ve okuma provası yapılır. Bu aşamada oyuncunun senaryo ile ilgili teklifleri olabilir. O tekliflerde yönetmenin ve senaristin hoşuna giderse senaryoda yer bulur. Kısa filmlerde yönetmen, hafızasında çekim senaryosunu oluşturur. Uzun filmlerde çekim senaryosunu her sahne için notlar alarak yapar. Bu sırada çekim yapılacak mekânlar araştırılır. Çekim mekânları filmin konusuna, hikâyenin geçtiği tarihe göre oldukça önemlidir. 1940'lı yıllarda geçen bir hikâyede ev çatılarında uydu anten olmamasına dikkat edilmelidir. Kostümlerde kullanılacak materyallerde aynı şekilde filmin inandırıcılığı açısından önemlidir.
"Yine mi Namaz?" filmi çalışmaları esnasında zengin adamın şoförüne “Tefo” diye hitap etmesi önerisi gelmişti. Bu noktada kişi tahlilinin ne kadar önemli bir konu olduğu ortaya çıktı. Senaristin yazdığı ve uzun süre tahlilini yaptığı zengin iş insanı için bu hitap uygun değildi. Burada tanımladığımız: Kendine güveni yüksek, başarılı ve karizmatik bir iş insanıydı. Dış görünüşüne, statüsüne ve imajına oldukça önem veren birisiydi, marka giyinir, pahalı saatler takar, lüks araç kullanır ve kibirlidir. Dolayısıyla özel şoförü ile arasında her zaman bir mesafe vardır. “Tefo” diye hitap etmesi uygun değildi.
Geçen hafta yayınladığımız senaryomuza tekrar gelirsek, biraz daha uzundu, fakat gazete köşesinde yayınlanacağı için bazı diyalogları çıkartmak zorunda kaldım… Hastalığın tezlerinin zayıf olduğunun, çatışmanın az olduğunun farkındayım. Fakat onları da ekleyerek yayınlarsak başkaları için çekime hazır bir senaryo olur. Çekmeyi düşünen varsa Hercule Poirot'un dediği gibi “Küçük gri hücrelerini biraz da onlar çalıştırsınlar…”