Aile; anne, baba, çocuklar, varsa büyük anne, büyük babadan meydana gelir.
Aile ferdleri olarak, ailemize karşı bir takım mesuliyetlerimiz vardır. Sevinçlerimizi paylaşır, iyi günlerimizde hep birlikte güler, eğleniriz ve sıkıntılı günlerimizde hep beraber üzülürüz.
Hepimiz sevmeyi, sevilmeyi, saygılı olmayı ailemizden öğreniriz. Toplum içinde nasıl davranmamız gerektiğini, kötülüklerden nasıl korunacağımızı ailemizden öğreniriz.
Ailede çocukların ayrı bir yeri vardır. Dinimize göre çocuklar, anne babaya Allah’ın bir emanetidir. Çünkü, Allah çocuklar için şöyle buyuruyor:
“Servet ve oğullar, dünya hayatının süsüdür.”(Kehf, 18/46)
Aynı şekilde, Kur’ân-ı Kerîm’de anne-babaların şöyle dua etmesi istenmektedir: “Rabbimiz! Bize, gözümüzü aydınlatacak eşler ve zürriyetler bağışla ve bizi takva sahiplerine önder kıl!..” (Furkan, 25/74)
Çocukları topluma faydalı bir insan olarak yetiştirmek, onların başta gelen görevlerindendir. Sevgili Peygamberimiz (asm) şöyle buyurmuştur: “Hiçbir anne baba, çocuğuna güzel terbiyeden daha üstün bir bağışta bulunamaz.” (Tirmizî, Birr 33.)
Aynı anne babadan ya da anne veya babaları bir olan çocuklara kardeş denilir. Kardeşler arasındaki ilişkilerin temelinde de sevgi ve saygı olmalıdır. Böylece, birbirlerini seven ve sayan kardeşler, kendi aralarında iyi geçinirler.
Kardeşler arasında sevgi ve saygıyı azaltan sebeplerden birisi de kıskançlıklardır. Kur’ân-ı Kerîm’de kardeşlerin birbirlerini kıskanmalarının kötülüğü ile ilgili Yusuf Suresi’nde, Hz. Yusuf peygamberin kıssası anlatılmaktadır.
Kardeş demek, aynı bir vücudun iki parçası demektir. Onun için her insan kendini nasıl severse; kendisinden bir parça olan kardeşini de aynı şekilde sevmek zorundadır. Kardeşler, hem kendi aralarında hem de anne ve babaları ile ilişkilerini, sevgi ve saygı üzerine kurarak, aile kurumunun devamına katkıda bulunmalıdırlar.