1. Dördüncü Nükte’yi anlamaya doğru
Biz bu çalışmada ayetin bütünden ziyade bir parçasını ele alıp, Bediüzzaman Said Nursî’nin 28. Lem’a’nın Dördüncü Nüktesi’nde yaptığı kısa tefsirini mütalâa edeceğiz.
1.1. Ayetin bir parçasıyla girilir
"'Biz demiri de indirdik ki, onda hem kuvvet ve şiddet, hem de insanlar için faydalar vardır. (Hadid Suresi: 25.)' ayetine dâir gayet ehemmiyet kesb etmiş, mühim ve mütefennin bir adam bu sual ile bazı hocaları ilzam ettiği bir suale, muhtasar bir cevaptır.”
Dördüncü Nükte; Hadid Suresi’nin 25. Ayeti’ndeki 'enzelnâ' [indirdik] kelimesine gelen bir itiraza, gayet susturucu bir cevap ve gayet lüzumlu bir ilim ve Kur’ân’ın hikmetli dersini gösteren kıymetli bir nüktedir.
Risale metninde geçen mühim ve mütefennin bir adam diye nitelenen kişiyi henüz tesbit edemedik ve esasen çok da önemli değil, zira burada mühim olan onun vesilesiyle ayete yapılan itirazın anlaşılıp, o ayetteki hakikatin ortaya çıkarılmasına hizmet etmektir. Zira bu mesele gayet ehemmiyet kesb etmiş.
Mütefennin, fenle uğraşan, teknik alanda bilgili olan fen âlimi anlamında olup, Külliyatta fen ilminin âlimi olarak kullanılır. Ancak burada bir târiz (söz dokundurması) görülür; zira fenle uğraştığı hâlde, ayetteki hikmeti bilememekle tavsif, daha doğrusu târiz edilir.
Bu mütefenninin mühim olması düşünülürse, o zaman işgal ettiği makamın, bulunduğu ilim dalının pek de mühim ama o makama çok da münasip düşmeyen bir yorum ve sualde bulunduğunu anlamak mümkün.
Bazı hocaları ilzam ettiği gerçeği acıtıcıdır ve maalesef hakikattir. Zira söz konusu ayete dayanarak yapılan tenkide muknî cevap vermede aciz kalmışlardır.
Muhtasar bir cevap ifadesini, Külliyatın geneli düşünüldüğünde fazlaca yadırgamıyoruz zira zaman zaman aynı muhtasarın kullanılıp, cevapların ihtisarla kısa verildiğine şahid oluyoruz.
"Niçin muhtasar?" suali mümkün ama işlenen konunun makamı, muhtasar bilgilendirmeyi gerekli kıldığı, yapılacak daha fazla tahlilin ana maksadı gölgeleme endişesinin olabileceği de göz ardı edilmemelidir.
1.2. İlzam eden sual
Ayetin bütünü içinde yer alan ve mealen “Biz demiri de indirdik ki, onda hem kuvvet ve şiddet hem de insanlar için faydalar vardır.” diye olan bu ifadede “indirdik” diye geçen kelimeye fen öğrenimiyle meşgul olan bir hocanın, bazı hocaları ilzam ettiği suali şöyledir:
“Sual: Deniliyor ki: 'Demir yerden çıkıyor; yukarıdan inmiyor ki 'enzelnâ' [indirdik] denilsin. Neden 'ehracnâ' [çıkardık] dememiş; zâhiren muvafık görülmeyen 'enzelnâ' [indirdik] demiş?"
Sual, zahirde haklı görünüyor.
Görüldüğü üzere demir, yeryüzündedir ve ekseriyetle toprak altındadır. Lâkin meselenin aslı incelendiğinde konu açıklığa kavuşuyor, bunu anlamak için konuya girmemiz gerekir. Şöyle ki:
“Elcevap: Kur'ân-ı Mu'cizü'l-Beyân, 'enzelnâ' [indirdik] kelimesiyle, demirdeki azîm ve çok ehemmiyetli nimet cihetini ihtar etmek için 'enzelnâ' demiş. Çünkü yalnız demirin zatını nazara vermiyor ki, 'ihraç' desin. Belki demirdeki nimet-i azîmeyi ve nev-i beşerin demire ne derece muhtaç olduğunu ihtar içindir. Nimet ciheti ise aşağıdan yukarıya çıkmıyor, belki rahmet hazinesinden geliyor. Rahmet hazinesi elbette âlî, yukarı ve manen yüksek mertebededir. Elbette nimet yukarıdan aşağıyadır ve muhtaç olan beşerin mertebesi aşağıdadır. Elbette in'am, ihtiyacın mâfevkindedir. Onun için, nimetin hazine-i rahmetten beşerin ihtiyacına imdat için gelmesinin hak tabiri, 'enzelnâ'dır, 'ihraç' değildir."
Risale metnindeki konuları birkaç alt başlık altında mütalâamıza devam edelim.
1. Demirin büyük nimet oluşuna dikkat çekmek.
2. Demire olan ihtiyaç dile getiriliyor.
3. Nimet, yukarıdan gelir, ayetteki tabir doğrudur.
4. Nimetlendirme, ihtiyacın üstündedir.