Duyguları sahici yaşamak, sahici duygular yaşatır. Asır, yaşantıların dilini de kizbe boyamış. En son ne zaman bir duyguyla muhatap olduk, oturup onunla konuştuk, ona hoş geldin dedik, onu tefekkür ettik?
Düşünen insan kalmadı ki duygulanan insan olsun, pratik hayatın, pratik hislerin, pratik işlerin güçlerin insanıyız. Her şey kolay ve pratik olsun, yormasın, zamandan tasarruf edelim istiyoruz. Düşünsel süreçlere, derin duygulara girmiyoruz. Girdiğimizde de boğulacak gibi oluyor geri çıkıyoruz.
Sathî hisler, duyguyu harekete geçirmez. Duygulanamayan insan ne yaratılanı sever ne Yaratanı. Pratik hayat muhabbetullaha götürmez. Ruhun zaman algısı çok farklı, ruh her şeyi “gerçek” ister. Gerçeğin atmosferinde yaşar. Sathîlik onu boğar, sıkar, hapseder. Hızlı, sathî ve tamamlanmamış, derinleşilmemiş, sorgulanmamış bir hayat ruhun esaretidir. Belki de insanların çoğu bir ömrü hapiste tamamlıyor, gerçekten yaşamıyor.
Duygular çok kıymetlidir. Gerçek bir duygu eğer tefekkürü yapılırsa çok farklı esmaların kapısını aralayabilir. Bu da gerçek bir deneyim sunar insana.
Her insan kendine sormalıdır; ‘Koca bir ömürde hiç ruhî bir keşif yaptım mı, yapabildim mi? Bu kadar işin gücün arasında, maddiyatın, sathiliğin, sanal sahteliğin ortasında hiç “insanca” yaşayabildim mi? Ruhî istidatlarımı kullanabildim mi?’
Ehl-i dünya sadece “sefahet, gaflet içinde yaşayan insan” anlamına gelmemeli. Ehl-i dünya, ruhun âlemine hiç uğramamış, ceset dairesinden hiç çıkamamış bir insan da olabilir. Bir mü’min olduğumuz, hatta Risale-i Nurlar’ı okuduğumuz halde bile ehl-i dünya olabiliriz. Risale-i Nur’un sadece satırlarını okuyup, onun asıl işlevi olan esma keşfiyatından bihaber olmak, onu hayata taşıyamamak, onunla ruh âlemlerinin perdesini açamamak da pekâlâ ehl-i dünya olmak değil midir?
O insaniyetle, o nimet-i vücut mânevî ve maddî âlemlerde inkişaf ederek insana mahsus duygularla o geniş sofralardan istifade yolunu açtı. 1 Duygular, esma sofralarının tadıcılarıdır. Bu yüzden her duygu kıymetlidir ve derin bir tefekkürü hak eder.
Dipnot:
1- 1. Şuâ.