Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) “telefona Bylock yüklemek, Bankasya’ya para yatırmak, sendikaya üye olmak v.s. diye bir suç yoktur, çünkü; kanunsuz ceza olamaz” diyerek tarihî bir karar verdi.
AİHM, bugüne kadar verdiği 25 bin civarında ihlâl kararında 6 kez 7. madde ile ilgili “kanunsuz ceza olamaz” demekle ihlâlinin önemine dikkat çekiyor.
Aslında AİHM; Türk yargısının 15 Temmuz’la ilgili suç isnad ettiği gerekçeler yeterli değil diyor ki, dava açılan, hapis yatan, KHK ile işten atılan yaklaşık 126 bin insana atıf yapıyor.
Her ne kadar hükûmet gizli tanıkla! öğretmen Yüksel Yalçınkaya’nın AİHM’e yaptığı başvuru neticesinde verilen kararın emsal teşkil etmediğini söylese de hükümler öyle demiyor. Zira benzer suç isnadları birçok insanı mağdur etti, ki memleketin kaderi değişti.
Gerçi AKP bu; daha önce de Selahaddin Demirtaş ve Osman Kavala için AİHM’in verdiği kararları tanımadığını beyan etmişti. Ancak kazın ayağı öyle değil. Yüzbinlerce mazlum insanın davalarından dolayı Türkiye milyonlarca euro tazminata mahkûm olacak ve bu cezaların parası yine fakir halktan çıkacak.
Şimdi ayıkla pirincin taşını. Türkiye’nin mahkûm olması bir yana her şey sil baştan.
Senelerdir boş yere hapislerde yatan, işinden aşından edilen, ölen, hastalanan, eşinden çocuğundan ayrılan, toplum tarafından düşmanlaştırılan, hainler mezarlığına defnedilen bu insanların vebalini kim çekecek?
Siyasetin hatları ayıran, taraf olanları millî muhalifleri hain ilan eden, güzelim memleketime büyük bir nevi travma yaşatan, kardeşlik ve gönül evine dinamit koyan, bu adaletsizliklerin hesabını kim verecek?
Bu süreçte; senelerdir içerden dışardan gelen hücumlarla “neden inanmıyorsunuz, neden ..öcü demiyorsunuz, onların yayın organı... siz de onlardansınız”, gibi suçlamaların temel dayanağı AİHM’den dönmesiyle kamu vicdanında başka bir mahkûmiyet daha var ki; bunlar Yeni Asya’ya atılan iftiralardır.
Başından beri tuhaflıklar zincirine dikkat çeken ve zulümleri nazara veren Yeni Asya; kitap, sünnet, örf ve Risale-i Nur’a dayandırdığı ölçülerle bu iş “Bağdat’tan” (AİHM) döner demişti. Ancak dostlarımız bize inanmadığı gibi, suçlama ve iftiralarla çok ağır bedel ödettiler. Fakat bir milim taviz vermedik. Çünkü haklı olduğumuz ilk günden ortadaydı.
İlla AİHM bizi tazminata mı bağlamalıydı?
Haklıydık, çünkü; kanunsuz suç olamaz demiştik. “Hükümet ele bakar, kalbe bakmaz” dedik hep.
Devlet eliyle açılan, hatta düne kadar Diyanet İşleri Başkanlığı’nın paralarının toplandığı bankaya para yatırmayı suç delili göstermek akıl tutulması demiştik. Bunları söylerken (yazarken) ne siyaset ne konjonktür ne de menfaatle bakmadık, dün de bugün de yarın da bakmayacağız. (İnş.)
Geçmişte de birçok hâdiseye ölçüler muvacehesinde baktık, haklılığımız defaatle tescillendi, buna bir yenisi daha eklendiğini gazetemiz adına iftihar ve şeref tablosu olarak bir defa daha tarihe kaydediyoruz.