"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Kayyumiyetin makro ve mikro âlemdeki tecellileri

Osman KOYUNCU
12 Haziran 2019, Çarşamba 04:00
Bediüzzaman 30. Lem’a’da Kayyumiyetin makro ve mikro âlemdeki tecellisini çok mükemmel bir şekilde açıklıyor.

Bu meselenin tam anlaşılması için bazı kelimelerin manalarının bilinmesi lâzımdır. Allah’ın Celâlî ve Cemâlî isimleri vardır. Meselâ, Kahhar, Cebbar, Muntekim (intikam alan), Kebir, Mütekebbir, Azim, Cebbar gibi azamet, ulviyet, büyüklük, azap, korku ve heybet ifade eden isimler Allah’ın Celâlî isimleridir. Rahman, Kerim, Selâm, Gaffar, Rezzak, Lâtif, Halim, Tevvab gibi rahmet, şefkat, mağfiret, bağışlamak gibi lütuf ve ümit ifade eden isimleri Allah’ın Cemâlî isimleridir. Bu isimlerden başka ve Allah’tan gayrısına verilmeyen ve yalnız O’nun Zatına ait olan iki büyük ismi vardır. Bunlarda Allah ve Rahman isimleridir.

Allah’ın Zat’ının mahiyetini bilmiyoruz ve O’nun sonsuz bir Nur olduğuna inanıyoruz. Allah da kendi Zatının düşünülmemesini istiyor, yarattıkları noktasından bakarak, yani eserden o büyük Sanatkârın varlığının tefekkür edilmesini, eserleri ile kendisini tanınmasını istiyor. Onun için kâinat ve bütün yaratıkları bir ayinedir, o ayinede Allah kendi Cemalini görüyor. Yani sonsuz olan Allah’ın sonsuz isimleri ve sıfatları vardır bunları ne kadar fazla bilirsek Allah’ı o kadar fazla tanımış oluruz. Fen bilimlerinden her biri Allah’ın bir ismidir. Tıp ilmi O’nun Şafi ismidir, elbette tıp ilmini en iyi bilen Allah’ın Şafi ismini de en iyi bilendir vs. Rahman’da, O sonsuz Nur olan Allah’ın, maddî ve manevî âlemdeki yani gördüğümüz ve göremediğimiz âlemdeki sonsuz tecellilerine yani yarattıklarına Rahman diyoruz. Allah’ın yarattığı her şey, ya doğrudan veya dolaylı şekilde yani neticeleri itibariyle rahmettir. 

Allah şeytanı yarattı bu şer gibi görülebilir, fakat iyi ile kötüyü, doğru ile yanlışı ayırmamıza sebep olduğundan yani imtihan sırrı için yaratıldığından elbette rahmettir.

Kayyumiyet ise Allah’ın büyük isimlerindendir. Bütün mahlûkatın bu kadar hızlı ve mükemmel şekilde değişmesine karşılık, mahlûkatın aslını bozmadan yenilenerek değişiyor. Bir saray düşünün, usta bazı bölümlerini zamana, modaya veya içinde oturan insanların keyiflerine göre, içindekileri rahatsız etmeden mükemmel bir şekilde sarayın taşlarını ve kısımlarını değiştiğini düşünün. Allah da, bu kâinatta dünyamızdan binlerce defa büyük topaçtan daha hızlı dönen milyarlarca gök cisimlerini olgunlaştırıp belli süre yaşattıktan sonra tekrar öldürüyor ve o ölü cisimlerden daha mükemmel milyarlarca yeni cisimler yaratıyor. Kâinatın misali ve çekirdeği olan insanın simasını değiştirmeden senede iki defa insanın temel taşı olan bütün hücrelerini yeniliyor, fakat insan kendi özelliklerini kaybetmiyor. İşte bu gibi çok küçük ve büyük olaylar Allah’ın Kayyumiyetin’in tecellisidir. Kısaca kâinat ve içindekiler Allah’ın Kayyumiyeti ile ayakta dururlar ve bütün bunlar Allah’ın Kayyumiyetine bağlıdır ve insanın O büyük Kayyum’un kurallarına uyması ile doğru orantılıdır.

Vahdaniyet ise, sonsuz Nur olan Allah ile O, sonsuz Nur’un sonsuz tecellisi olan Rahman’ın makro yani büyük kâinattaki tecellisidir. Ehadiyet ise, sonsuz Nur olan Allah ile O sonsuz Nur’un mikro âlemdeki meselâ insandaki tecellisidir. Bediüzzaman, Güneşe, “Şemsi Ezeli” der, Güneş Vahdaniyeti temsil ederse, su damlasında veya kar zerresinde yansıyan güneşin aksi ise Ehadiyeti temsil eder.

Şimdi bu izahlardan sonra Bediüzzaman’ın Lem’alar 956. Sayfada ki izahlarını mana olarak kısaca özetleyelim. “ Bütün kâinatta tecelli eden Kayyumiyetin cilvesi, çok geniş manada Vahdaniyet ve Celal noktasında görüldüğü gibi, kâinatın merkezi çekirdeği ve meyvesi olan insanda dahi Kayyumiyetin cilvesi küçük ölçekte, fakat en mükemmel şekilde Ehadiyet ve Cemal noktasında görünür. 

Kâinat Kayyumiyet ile ayakta durduğu gibi kâinatın Kayyumiyeti de insana bağlı olduğundan ve bütün kâinat insan için yaratıldığından, kâinatın kayyumiyeti, bir nevi insanın Kayyumiyetine bağlıdır denebilir. Bunun için insanı diğer varlıklardan ayırıp ona ene vererek bir nevi kâinatta sınırlı tasarruf yetkisi vermiştir. Bundan dolayı insanın görevi büyük mükâfatı da büyük, cezası da büyük olacaktır. Onun için ‘bir insanı öldürmek bütün insanlığı öldürmek gibidir’ denmiş.

Okunma Sayısı: 3063
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı