“Nereden çıktı Hasan Paşa?” demeyin.
Hasan Paşa benim hemşehrimdir.
Çorum’da doğmuş, kılıç imalatı ile meşgul olan babası ve dedelerinden tevarüs ile “Kılıççıoğulları” lâkabını almışlardır.
Değerli yazar ve eğitimci, dostum Ethem Erkoç Hocamın, Hasan Paşa’nın vefatının yüzüncü yılında yayınladığı, daha sonra 2015’te tekrar belediyece basıldığı kitabını okuyunca tam mahiyetini anladım.
Osmanlı döneminde birkaç paşa çeşidi vardır: Geçmişte yeniçeri ocağından eğitilip yetişen paşalar, Osmanlının son zamanlarında yerleşik eğitim ile yetişen ve üst makama gelen paşalar, bir de doğudaki ağalara verilen unvan ile “paşa” sıfatını alan paşalar, en son, kendi kabiliyeti ve kahramanlıkları ile padişahın irade ve tasarrufu ile paşa, hatta mareşal olanlar vardır.
İşte Hasan Paşa bu son kısımda vazife yapan paşalar sınıfındandır. Payitahtda er olarak askerliğe başlamıştır.
İri-yarı gövdesi, cesareti, metaneti ile rütbeleri bir bir yükselmiştir. Doğu ve batı cephelerinde üstün kahramanlıklarda bulunmuştur. Mecburî askerlik dönemi bitince, komutanlarının teşviki ile orduda kalmıştır.
Komutanının teşviki ve aracılığı ile evlenmiş, çocukları olmuştur. Hasan Paşa dindar ve takvalı bir askerdir.
Hac vazifesini ifa etme arzusu içinde bir uktedir.
Sultan Abdülaziz padişahtır. Bu arzusu iletilir padişaha. Padişah bu arzusunu uygun görür ve onu “sürre alayı komutanı” olarak görevlendirir. Hasan Paşa bu duruma oldukça sevinir.
Daha sonra ve yıllar süren vazifesi Beşiktaş muhafız komutanı olarak hayatının sonuna kadar görev yapmıştır.
Hasan Paşa’nın adının ve ününün duyulması Abdülhamid Han döneminde, Ali Suavi’nin V. Murat’ı tekrar padişahlığa getirmek için çevresindeki dört yüze yakın insanla yaptığı baskın esnasında Ali Suavi’yi elindeki kalın odunla vurup öldürerek baskını bastırması ile tarihe geçmiştir.
Gecenin bir vaktinde Hasan Paşa bir çayhanede otururken bazı gürültüler duyunca Beşinci Murat’ın kalmış olduğu saraya yönelir. Bakar ki durum hayli kritiktir. Yanında silâh yoktur. Fakat içeri girerken bekçinin sopasını eline alır ve tam Beşinci Murad’ı çıkarırlarken Ali Suavi’nin başına sopayı vurur ve burada Ali Suavi ölür. Karakoldan gelen kuvvetler ile hareket bastırılır.
Bu, Sultan Abdülhamid’in ve çevresinin takdirini kazanır ve en son “Mareşal” ünvanını alır.
İşte Hasan Paşa’nın hayat seyri böyledir.
Hasan Paşa’nın ismi ile anılan “yedi-sekiz” lâkabı, imzasını yedi-sekiz rakamının üzerine atmasıdır.
1904 yılında vefat eden Hasan Paşa, mert ve cesur bir askerdir.
Devletine bağlı, vazifesine dikkatli bir paşadır.
Mekânı Cennet olsun.