Suâl: “Sen dedin, ‘Ateş değil’; şimdi ateş nazarıyla bakıyorsun?”
Cevap: Evet, nur, fenalara nârdır.
Suâl: “O fırkadan ehl-i fazl kısmına ne diyeceğiz? Onlar iyi adamlardır.”
Cevap: Çok iyiler var ki iyilik zannıyla fenalık yapıyorlar.
Suâl: “Nasıl iyilikten fenalık gelir?”
Cevap: Muhâli talep etmek, kendine fenalık etmektir. Bir dağdan uçmak niyetiyle kendini havalandıran, parça parça olur. Zira onların istedikleri şey, ya bir hükûmet-i masumedir. Halbuki şimdi şahs-ı vâhid bile masum olamaz. Nerede kaldı, zerratı günahkârlardan mürekkep bir hükûmet, tamamıyla masum olsun. Demek nokta-i nazar hükûmetin hasenatı seyyiatına tereccühüdür. Yoksa seyyiesiz hükûmet muhâl-i âdidir. Ben öyle adamlara anarşist nazarıyla bakıyorum. Zira onlardan birisi, Allah etmesin, bin sene yaşayacak olsa, âdeta mümkün hükûmetin hangi suretini görse hülya ile yine razı olmayacak, şu hülyanın neticesi olan meylü’t-tahrip ile o sureti bozmaya çalışacak. (HÂŞİYE) Şu halde, böylelerin fena zannettikleri Jön Türklerin nazarlarında dahi mel’un, anarşist ve iğtişaşçı fırkasından addolunurlar. İstedikleri şey muhâl olduğundan, neticesi ihtilâl ve fesaddır.
Suâl: “Belki onlar eski hali istiyorlar.”
Cevap: Size kısa bir söz söyleyeceğim; ezber edebilirsiniz. İşte: Eski hal muhâl, ya yeni hal veya izmihlâl.
Suâl: “Acaba daha Sultan Hamid gibi padişah tahta çıkmayacak mıdır? Eski hal hiç olmayacak mıdır?”
Cevap: Acaba sizin şu siyah çadırınız parça parça edilip yandırılsa, külü havaya savrulursa, o külden yeniden çadır edip içinde oturmak kabil midir?
Suâl: “Neden?”
Cevap: Zira eskiden bin adamdan yalnız onu mütenebbih iken, istibdat o dehşetli kuvvetiyle karşısında duramadı, parçalandı. Şimdi istibdadın kuvveti binden bire indi; tenebbüh ve iltihab-ı ezhan birden bine çıktı.
HÂŞİYE: Komünist ve anarşist manasıyla Kemalizmi ve inkılâb softalarını ve dönmelerini görmüş gibi haber veriyor.
Eski Said Dönemi Eserleri, Münazarat, s. 174
LÛGATÇE:
addolunmak: sayılmak, kabul edilmek.
dönme: Osmanlı tebaasından olup dinî ve siyasî ideallerine daha rahat ulaşabilmek için İslâmı kabul etmiş görünen bir Yahudi cemaati.
ehl-i fazl: fazilet sahipleri.
hasenat: iyi ameller, iyi işler, hayırlar.
iğtişaşçı: kargaşa isteyen, bozguncu.
iltihab-ı ezhan: zihinlerin yanıp kızışması, alevlenmesi, parlaması; fikirlerin aydınlanması.
izmihlâl: yok olma, bozulma, perişan olma.
muhâl-i âdi: herkesin anlayabileceği imkânsızlık, mümkün olmayan iş.
mütenebbih: uyanmış.
nâr: ateş.
seyyiat: seyyieler, fenalıklar, kötülükler.
seyyie: kötülük, günah, suç, fenalık.
softa: bir fikre, bir inanca körü körüne bağlanan kimse.