"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Risale-i Nur’daki tesir nereden geliyor?

Risale-i Nur'dan
20 Ekim 2021, Çarşamba
“Neden senin Kur’ân’dan yazdığın Sözlerde bir kuvvet, bir tesir var ki müfessirlerin ve ariflerin sözlerinde nadiren bulunur. Bazen bir satırda bir sahife kadar kuvvet var; bir sahifede bir kitap kadar tesir bulunuyor?”

Elcevap: Güzel bir cevaptır. Şeref, i’caz-ı Kur’ân’a ait olduğundan ve bana ait olmadığından bilâperva derim:

Ekseriyet itibarıyla öyledir. Çünkü yazılan Sözler tasavvur değil, tasdiktir; teslim değil, imandır; marifet değil, şehadettir, şuhuddur; taklit değil, tahkiktir; iltizam değil, iz’andır; tasavvuf değil, hakikattir; dava değil, dava içinde bürhandır. 

Şu sırrın hikmeti budur ki:

Eski zamanda, esasat-ı imaniye mahfuzdu, teslim kavî idi. Teferruatta, ariflerin marifetleri delilsiz de olsa, beyanatları makbul idi, kâfi idi. Fakat şu zamanda, dalâlet-i fenniye elini esasata ve erkâna uzatmış olduğundan, her derde lâyık devayı ihsan eden Hakîm-i Rahîm olan Zat-ı Zülcelâl, Kur’ân-ı Kerîm’in en parlak mazhar-ı i’cazından olan temsilâtından bir şulesini, acz ve zaafıma, fakr ve ihtiyacıma merhameten, hizmet-i Kur’ân’a ait yazılarıma ihsan etti.

Felillâhi’l-hamd, sırr-ı temsil dürbünüyle en uzak hakikatler gayet yakın gösterildi. Hem sırr-ı temsil cihetü’l-vahdetiyle, en dağınık meseleler toplattırıldı. Hem sırr-ı temsil merdiveniyle, en yüksek hakaika kolaylıkla yetiştirildi. Hem sırr-ı temsil penceresiyle, hakaik-ı gaybiyeye, esasat-ı İslâmiyeye şuhuda yakın bir yakîn-i imaniye hâsıl oldu. Akıl ile beraber vehim ve hayal, hatta nefis ve heva teslime mecbur olduğu gibi şeytan dahi teslim-i silâha mecbur oldu.

Elhâsıl, yazılarımda ne kadar güzellik ve tesir bulunsa, ancak temsilât-ı Kur’âniyenin lemaatındandır. Benim hissem, yalnız şiddet-i ihtiyacımla taleptir ve gayet aczimle tazarruumdur. Dert benimdir; deva Kur’ân’ındır.

* * *

Risale-i Nur’un mesleği, sair tarikatlar, meslekler gibi mağlup olmayarak, belki galebe ederek pek çok muannidleri imana getirmesi, pek çok hadisatın şehadetiyle, bu asırda bir mu’cize-i maneviye-i Kur’âniye olduğunu ispat eder. O dairenin haricinde, ekseriyetle, bu memlekette, bu hususi ve cüz’î ve yalnız şahsî hizmet veya mağlubâne perde altında veya bid’alara müsamaha suretinde ve te’vilât ile bir nevi’ tahrifat içinde hizmet-i diniye tam olamaz diye, hâdisat bize kanaat vermiş.

Hizmet Rehberi, s. 27-30

LÛ­GAT­ÇE:

bilâperva: Pervasız, korkusuz; çekinmeden.

bürhan: Delil.

cihetü’l-vahdet: Birlik ciheti, yönü.

erkân: Rükünler, esaslar.

iltizam: Körü körüne bağlılık ve taraftarlık.

iz’an: Anlayış, kavrayış, ferâset.

lemaat: Lem’alar, parıltılar.

mazhar-ı i’caz: Mu’cizeliğe mazhar, mu’cizeliği gösteren.

muannid: İnatçı, inat eden.

şuhud: Görme, İlâhî tecellîlere şâhit olma, mânâ âlemini seyretme.

şule: Işık, parıltı.

tasavvur: Hayal mertebesinde düşünce; kesinleşmemiş fikir, tasarı.

tazarru: Yalvarma, yakarma.

temsilât-ı Kur’âniye: Kur’ân’a ait temsiller, örnekler.

yakîn-i imaniye: İmanla ilgili kesin ve sağlam bilgi.

Okunma Sayısı: 1924
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Said Yüksekdağ

    20.10.2021 14:28:49

    Allah razı olsun Üstadım...

  • Cenk Çalık

    20.10.2021 13:11:15

    "Eski zamanda, esasat-ı imaniye mahfuzdu, teslim kavî idi. Teferruatta, ariflerin marifetleri delilsiz de olsa, beyanatları makbul idi, kâfi idi. Fakat şu zamanda, dalâlet-i fenniye elini esasata ve erkâna uzatmış olduğundan, her derde lâyık devayı ihsan eden Hakîm-i Rahîm olan Zat-ı Zülcelâl, Kur’ân-ı Kerîm’in en parlak mazhar-ı i’cazından olan temsilâtından bir şulesini, acz ve zaafıma, fakr ve ihtiyacıma merhameten, hizmet-i Kur’ân’a ait yazılarıma ihsan etti." Eski zamanda söz yeterken şimdi yetmiyor. Delile bakılıyor. Akli sorgulama yapılıyor. Bürhan sunamadığınız takdirde sözlerin kıymeti kalmıyor. Ayrıca muhakemeye de tabii tutuluyor fikirler. Sağlam isninatlar olmadığı takdirde bu fikri hücumlar karşısında çok bir şey yapılamıyor. Rüzgarada savrulan yapraklar gibi dağılmakla netice veriyor. O halde kökleri sağlam Risale-i Nur külliyatındaki hakikatlerin bir asrı geçen sürede elde edilen neticeler göz önünde olduğuna göre yapılacak malumdur vesselam...

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı