"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Her gün, uhrevî bir ticaretgâh dükkânı

Risale-i Nur'dan
17 Ekim 2025, Cuma
İman, o vahşetli geçmiş zamanın mezar-ı ekber suretini yırtıp, ünsiyetli bir meclis-i münevver ve bir mecma-ı ahbap olduğunu biayne’l-yakîn, bihakka’l-yakîn gösterdi.

Hem iman, bir kabr-i ekber suretinde nazar-ı gaflete görünen gelecek zamanı, sevimli saadet saraylarında bir ziyafet-i Rahmaniye meclisi suretinde biilme’l-yakîn gösterdi.

Hem iman, nazar-ı gaflete bir tabut vaziyetinde görünen hâzır zamanı ve o hâzır günün tabutiyet şeklini kırıp, o hâzır gün uhrevî bir ticaretgâh dükkânı ve şaşaalı bir misafirhane-i Rahmanî suretinde bilmüşahede gösterdi.

Hem iman, nazar-ı gaflete ömür ağacının başında cenaze şeklinde görünen tek meyvesi cenaze olmadığını, belki ebedî bir hayata mazhar ve ebedî bir saadete namzet olan ruhumun, eskimiş yuvasından, yıldızlarda gezmek için çıktığını biilme’l-yakîn gösterdi.

Hem iman, kemiklerimle mebde-i hilkatimin toprağı, ayak altında ehemmiyetsiz mahvolmuş kemikler olmadığını, belki o toprak, rahmet kapısı ve Cennet salonunun bir perdesi olduğunu sırr-ı imanla gösterdi.

Hem iman, nazar-ı gafletle arkamda, hiçlikte, yokluk karanlığında yuvarlanan dünyanın vaziyetini sırr-ı Kur’ân’la gösterdi ki, o zâhirî zulümatta yuvarlanan dünya ise, vazifesi bitmiş, manasını ifade etmiş, neticelerini kendine bedel vücudda bırakmış bir kısım mektubat-ı Samedâniye ve sahaif-i nukuş-u Sübhaniye olduğunu gösterdi. Dünyanın mahiyeti ne olduğunu biilme’l-yakîn bildirdi.

Hem iman, ileride gözünü açıp bana bakan kabri ve kabrin arkasında ebede giden caddeyi, nur-u Kur’ân ile gösterdi ki, o kabir, kuyu kapısı değil, belki âlem-i nurun kapısıdır. Ve o yol ise, hiçliğe ve ademistana değil, belki vücuda, nuristana ve saadet-i ebediyeye giden yol olduğunu, tam kanaat verecek bir derecede gösterdiğinden, dertlerime hem derman, hem merhem oldu.

Lem’alar, 26. Lem’a, 7. Rica, s. 356

LUGATÇE:

ademistan: yokluk ülkesi.

biayne’l-yakîn: görür derecede kesin olarak bilerek.

bihakka’l-yakîn: hakikati kesin bir şekilde yaşamış gibi bilerek.

biilme’l-yakîn: bir şeyi ilimle ve bazı işaretleriyle bilerek.

mebde-i hilkat: yaratılışın başlangıcı.

mecma-ı ahbap: dostların toplandığı yer.

meclis-i münevver: nurlu meclis.

mektubat-ı Samedâniye: Samedanî mektuplar; Allah’ın Samed isminin tecellîsi olan varlıklar.

sahaif-i nukuş-u Sübhaniye: noksanlıklardan münezzeh olan Allah’ın sanat nakışlarını gösterdiği sayfalar.

Okunma Sayısı: 237
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı