"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Sefahet ve rezaletteki hürriyet, hürriyet değildir

Risale-i Nur'dan
30 Temmuz 2025, Çarşamba
Sual: “Hürriyeti bize çok fena tefsir etmişler. Hatta âdeta ‘Hürriyette insan her ne sefahet ve rezalet işlerse, başkasına zarar etmemek şartıyla bir şey denilmez’ diye bize anlatmışlar. Acaba böyle midir?”

Cevap: Öyleler hürriyeti değil, belki sefahet ve rezaletlerini ilân ediyorlar ve çocuk bahanesi gibi hezeyan ediyorlar. Zira nazenin hürriyet, âdâb-ı Şeriatla müteeddibe ve mütezeyyine olmak lâzımdır. Yoksa, sefahet ve rezaletteki hürriyet, hürriyet değildir; belki hayvanlıktır, şeytanın istibdadıdır, nefs-i emmareye esir olmaktır.

Hürriyet-i umûmî, efradın zerrât-ı hürriyâtının muhassalıdır. Hürriyetin şe’ni odur ki, ne nefsine ne gayriye zararı dokunmasın.

.......

Fakat ey göçerler! Sizde olan yarı hürriyettir; diğer yarısı da başkasının hürriyetini bozmamaktır. Hem de kùt-u lâyemut ve vahşet ile âlûde olan hürriyet, sizin dağ komşularınız olan hayvanlarda da bulunuyor. Vakıa, şu bîçare vahşî hayvanların bir lezzeti ve tesellisi varsa, o da hürriyetleridir. Lâkin güneş gibi parlak, ruhun mâşukası ve cevher-i insaniyetin küfvü o hürriyettir ki; saadetsaray-ı medeniyette oturmuş ve marifet ve fazilet ve İslâmiyet terbiyesiyle ve hulleleriyle mütezeyyine olan hürriyettir.

.......

Sual: “Nasıl hürriyet imanın hâssasıdır?”

Cevap: Zira rabıta-i iman ile Sultan-ı Kâinata hizmetkâr olan adam, başkasına tezellül ile tenezzül etmeye ve başkasının tahakküm ve istibdadı altına girmeye o adamın izzet ve şehamet-i imaniyesi bırakmadığı gibi, başkasının hürriyet ve hukukuna tecavüz etmeyi dahi, o adamın şefkat-i imaniyesi bırakmaz.

Evet, bir padişahın doğru bir hizmetkârı, bir çobanın tahakkümüne tezellül etmez. Bir bîçareye tahakküme dahi, o hizmetkâr tenezzül etmez. Demek, iman ne kadar mükemmel olursa, o derece hürriyet parlar. İşte Asr-ı Saadet...

Tarihçe-i Hayat, s. 92

LÛGATÇE:

âdâb-ı Şeriat: Şeriatın düsturları, kaideleri.

âlûde: karışmış, karışık.

efrad: fertler.

gayri: başkası.

hâssa: bir şeye mahsus özellik, hususiyet.

hezeyan: saçmalama.

istibdat: kanuna ve nizâma tâbî olmayan, keyfî, baskıcı yönetim; zulüm ve tahakküm.

kùt-u lâyemut: ölmeyecek kadar yetecek yiyecek.

küfüv: denk, uygun, yakışan.

muhassal: toplam, hülâsa.

müteeddibe: edeplenmiş, terbiye edilmiş.

mütezeyyine: süslenmiş.

sefahet: dinen yasak olan zevk ve eğlenceler.

şehamet-i imaniye: imandan gelen yiğitlik, cesaret.

zerrât-ı hürriyât: hürriyetlerin zerreleri.

Okunma Sayısı: 754
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Cenk Çalık

    30.7.2025 10:34:30

    "Evet, bir padişahın doğru bir hizmetkârı, bir çobanın tahakkümüne tezellül etmez. Bir bîçareye tahakküme dahi, o hizmetkâr tenezzül etmez. Demek, iman ne kadar mükemmel olursa, o derece hürriyet parlar. İşte Asr-ı Saadet." Ezber bozan bir izahat. İman denilince çok az kişinin aklına hürriyet gelir. Hürriyet-iman arasında çok yakın bir ilişki olduğunu nazara vermesi ve delil olan Asr-ı saadeti göstermesi gayet cay-ı dikkattir.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı