Risale-i Nur’un bir parçasında denilmiş ki: Aklı başında olan bir adam, refikasına muhabbetini ve sevgisini, beş on senelik fânî ve zâhirî hüsn-ü cemaline bina etmez. Belki kadınların hüsn-ü cemalinin en güzeli ve daimîsi, onun şefkatine ve kadınlığa mahsus hüsn-ü sîretine sevgisini bina etmeli; tâ ki o bîçare ihtiyarladıkça, kocasının muhabbeti ona devam etsin. Çünkü onun refikası, yalnız dünya hayatındaki muvakkat bir yardımcı refika değil, belki hayat-ı ebediyesinde ebedî ve sevimli bir refika-i hayat olduğundan, ihtiyarlandıkça daha ziyade hürmet ve merhametle birbirine muhabbet etmek lâzım geliyor. Şimdiki terbiye-i medeniye perdesi altındaki hayvancasına muvakkat bir refakatten sonra ebedî bir müfarakata maruz kalan o aile hayatı, esasıyla bozuluyor.
Hem Risale-i Nur’un bir cüz’ünde denilmiş ki:
Bahtiyardır o adam ki, refika-i ebediyesini kaybetmemek için saliha zevcesini taklit eder, o da salih olur.
Hem bahtiyardır o kadın ki, kocasını mütedeyyin görür, ebedî dostunu ve arkadaşını kaybetmemek için o da tam mütedeyyin olur, saadet-i dünyeviyesi içinde saadet-i uhreviyesini kazanır.
Bedbahttır o adam ki, sefahete girmiş zevcesine ittiba eder, vazgeçirmeye çalışmaz, kendisi de iştirak eder.
Bedbahttır o kadın ki, zevcinin fıskına bakar, onu başka bir surette taklit eder.
Veyl o zevc ve zevceye ki, birbirini ateşe atmakta yardım eder. Yani, medeniyet fanteziyelerine birbirini teşvik eder.
İşte Risale-i Nur’un bu mealdeki cümlelerinin manası budur ki:
Bu zamanda aile hayatının ve dünyevî ve uhrevî saadetinin ve kadınlarda ulvî seciyelerin inkişafının sebebi, yalnız daire-i Şeriattaki âdâb-ı İslâmiyetle olabilir.
Şimdi aile hayatında en mühim nokta budur ki:
Kadın, kocasından fenalık ve sadâkatsizlik görse, o da kocasının inadına, kadının vazife-i ailevîsi olan sadâkat ve emniyeti bozsa, aynen askeriyedeki itaatin bozulması gibi, o aile hayatının fabrikası zîr ü zeber olur. Belki o kadın, elinden geldiği kadar kocasının kusurunu ıslaha çalışmalıdır ki, ebedî arkadaşını kurtarsın...
Lem'alar, s. 323
(Devamı var)
LÛGATÇE:
âdâb-ı İslâmiyet: İslâmî edep, terbiye, ahlâk.
fısk: hak yolundan çıkma, günaha dalma, ahlâksızlık.
hüsn-ü cemal: yüz güzelliği, güzellik.
hüsn-ü sîret: ahlâk güzelliği, iç güzellik.
inkişaf: ortaya çıkma, görülme, meydana çıkma.
ittiba: tâbi olma, uyma.
muvakkat: geçici.
müfarakat: ayrılma, ayrılık.
refika: eş, hayat arkadaşı.
refika-i ebediye: sonsuza kadar arkadaş olarak kalacak eş, hanım.
saadet-i uhreviye: ahiretteki mutluluk.
sefahet: dinen yasak olan zevk ve eğlencelere düşkünlük, sefihlik.
veyl: yazıklar olsun.
zîr ü zeber: alt üst.