"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Şeytandan Allah’a sığınmanın hikmeti

Risale-i Nur'dan
11 Aralık 2018, Salı
On Üçüncü Lem’a - Hikmetü’l-İstiaze

”Eûzü billahi mine’ş-şeytâni’r-racîm” sırrına dairdir.

Şeytandan istiaze sırrına dairdir. On Üç İşaret yazılacak. O işaretlerin bir kısmı müteferrik bir surette Yirmi Altıncı Söz gibi bir kısım risalelerde beyan ve ispat edildiğinden, burada yalnız icmalen bahsedilecek.

Birinci İşaret

Sual: Şeytanların kâinatta icad cihetinde hiçbir medhalleri olmadığı, hem Cenab-ı Hak rahmet ve inayetiyle ehl-i hakka taraftar olduğu, hem hak ve hakikatin cazibedar güzellikleri ve mehasinleri ehl-i hakka müeyyid ve müşevvik bulunduğu, hem dalâletin müstekreh çirkinlikleri ehl-i dalâleti tenfir ettikleri halde, hizbü’ş-şeytanın çok defa galebe etmesinin hikmeti nedir? Ve ehl-i hak, her vakit şeytanın şerrinden Cenab-ı Hakka sığınmasının sırrı nedir?

Elcevap: Hikmeti ve sırrı şudur ki: Ekseriyet-i mutlaka ile dalâlet ve şer, menfîdir ve tahriptir ve ademîdir ve bozmaktır. Ve ekseriyet-i mutlaka ile hidayet ve hayır, müsbettir ve vücudîdir ve imar ve tamirdir. Herkesçe malûmdur ki yirmi adamın yirmi günde yaptığı bir binayı, bir adam bir günde tahrip eder. Evet, bütün aza-i esasiyenin ve şerâit-i hayatiyenin vücuduyla vücudu devam eden hayat-ı insan Hâlık-ı Zülcelâl’in kudretine mahsus olduğu halde, bir zalim, bir uzvu kesmesiyle, hayata nisbeten ademî olan mevte o insanı mazhar eder. Onun için “Tahrip çok kolaydır.” durûb-u emsal hükmüne geçmiş.

İşte bu sırdandır ki ehl-i dalâlet, hakikaten zayıf bir kuvvetle pek kuvvetli ehl-i hakka bazen galip oluyor. Fakat ehl-i hakkın öyle muhkem bir kalesi var ki onda tahassun ettikleri vakit, o müthiş düşmanlar yanaşamazlar, bir halt edemezler. Eğer muvakkat bir zarar verseler, “Akıbet, Allah’ın emir ve yasaklarına karşı gelmekten sakınanlarındır.” [A’raf Suresi: 128.] sırrıyla, ebedî bir sevap ve menfaatle o zarar telâfi edilir. O kal’a-i metin, o hısn-ı hasin ise, Şeriat-ı Muhammediye (asm) ve Sünnet-i Ahmediyedir (asm).

Lem’alar, s. 152

LÛ­GAT­ÇE:

ademî: yokluğa ait.

durûb-u emsal: darb-ı meseller, atasözleri.

ehl-i dalâlet: dalâlet ehli; hak yoldan ayrılanlar, iman ve İslâmiyet yolundan sapanlar.

ekseriyet-i mutlaka: büyük çoğunluk; salt çoğunluk.

hısn-ı hasin: sağlam kale.

hikmetü’l-istiaze: şeytandan Allah’a sığınmanın sebebi ve faydası.

hizbü’ş-şeytan: şeytanın taraftarları.

icmalen: kısaca, özet olarak.

inayet: Allah’ın yardımı.

istiaze: şeytandan Allah’a sığınma.

kal’a-i metin: sağlam kale.

medhal: katkı, etki, karışma.

mehasin: güzellikler, iyilikler.

mevt: ölüm.

müeyyid: kuvvetlendiren; doğrulayan; yardım eden.

müstekreh: tiksinti uyandıran.

müşevvik: istek arttıran, teşvik eden.

müteferrik: ayrı ayrı, dağınık.

şerâit-ı hayatiye: hayat şartları.

tahassun etmek: sığınmak.

tenfir: nefret ettirmek.

Okunma Sayısı: 3689
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı