"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Öğrencileri medeniyet bilinciyle yetiştirmek istiyoruz

22 Temmuz 2017, Cumartesi 11:58
İbn Haldun Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Recep Şentürk, "İbn Haldun Üniversitesi olarak amacımız İslâm ilim geleneğini ihya etmek Ve İslâmın bir açık medeniyet olduğunu talebelerimize öğretmek Ve böyle bir vizyonu bir gelecek vizyonu olarak onlara takdim etmek. İslâmın açık medeniyet vizyonunu bütün dünyaya anlatmak" dedi

İBN HALDUN ÜNİVERSİTESİ OLARAK AMACINIZ HEDEFİNİZ NEDİR?

Şu anda insanlık bir medeniyet krizi içerisinde… Neden? Çünkü İslâm medeniyeti kriz içerisinde … Ve bu krizden çıkmanın tek yolu da Müslümanların bu medeniyet krizinden çıkması. Yani Müslümanlar bu medeniyet krizinden çıkamazsa İnsanlık da medeniyet krizinden çıkamaz. Bizim de öncelikle ilk yapacağımız şey bu İslâm medeniyetinin sürekliliğini benimseyip bu medeniyet tasviyecisi hareketlere karşı uyanık olmak.

Bir de medeniyetimizin istikbaline dair bir vizyonumuz olması lâzım. Yani biz Müslümanlar olarak istikbalde neyi hedefliyoruz? Gençlerimizin önüne istikbal hedefi olarak ne koyuyoruz? Yani gençlere “koşun” diyoruz, ama nereye koşacaklar? Yani meselâ şu anda Amerika’nın bir gelecek vizyonu var. Bütün dünyada Amerikan sistemini kurmak istiyor. Yeni dünya düzenini… İsrail’in bir gelecek vizyonu var. Avrupa Birliği’nin bir gelecek vizyonu var. İran’ın Rusya’nın bir gelecek vizyonu var. Peki, Türkiye’nin ne gelecek vizyonu var? Yani kızıl elma deniyor ya, bir hedef, ileriye dönük bir hedef… Türkiye’nin en büyük problemi bir gelecek vizyonunun olmamasıdır.

İslâm medeniyeti böyle bir varlık, bilgi ve hakikat anlayışı üzerine kurulmuş. Fıkhımız da âdemiyet üzerine kurulmuş. Âdemiyet dediğimiz şey de evrensel bir insanlık… Bizim bu Batılılaşma sürecinde kaybettiğimiz şey bu çok katmanlı düşünce… Çünkü materyalizm herşeyi maddeye indirgemeye çalışıyor. Tek katmanlı varlık anlayışı getirmeye çalışıyor. Halbuki, İslâmiyet daha kapsamlı bir şekilde bunu yapmaya çalışıyor. Ve bizim 20. Yüzyıldaki âlimlerimiz de -Üstad Said Nursî Hazretleri olsun Elmalılı Hamdi Yazır olsun, Ömer Nasuhi Bilmen olsun- o materyalist düşünceye karşı. Bunların hepsi bizim o gelenekli düşüncemizi savunuyorlar.

İbni Haldun Üniversitesi olarak amacımız İslâm ilim geleneğini ihya etmek. Ve İslâmın bir açık medeniyet olduğunu talebelerimize öğretmek. Ve böyle bir vizyonu bir gelecek vizyonu olarak onlara takdim etmek. İslâmın açık medeniyet vizyonunu bütün dünyaya anlatmak. İslâmın o evrensel insaniyet anlıyışını, barış anlayışını, fikir hürriyeti anlayışını takdim etmek. Tarihte de bu böyle zaten. İnşaallah bunun bir benzerini ihya etmek inşa etmek bizim geleceğe dönük vizyonumuz olması lâzım.

İBN HALDUN İSMİNİ SEÇMENİZİN ÖZEL BİR SEBEBİ Mİ VAR?

Tabiki İbni Haldun modern sosyal bilimlere alternatif üretmemiz konusunda bize ilham kaynağı olacak bir şahsiyet. Batılılar diyorlar ki İbni Haldun modern sosyal bilimlerin öncüsüdür. Biz diyoruz ki, hayır. Öncüsü değil alternatifidir. Arada ne fark var. Öncüsü dediğiniz zaman sanki o vazifesini bitirmiş tarihe malolmuş… Meselâ kağnı arabası da arabanın öncüsü, ama artık kimse kullanmaz onu. Müzeliktir. Ben buna “İslâm medeniyetini, İslâm âlimlerini müzeleştirme” diyorum. Antik değeri var, yani ama günümüzde bir değeri yok. Bu övgü gibi görünüyor, ama aslında yergi. Ve bu iddia doğru da olamaz. Neden? İbni Haldun nasıl Marks’ın öncüsü olabilir. Birisi ateist, materyalist. Öbürü Allaha, Peygambere, vahye inanan bir İslâm âlimi. Nasıl biri diğerinin öncüsü olabilir. Yani bunu böyle iddia eden adam ikisini de anlamamış demektir. İkisini de çarpıtıyor demektir. Biz diyoruz ki alternatifi… Yani şu anda Batının bütün dünyaya pazarladığı Avrupa merkezli pozitivist dünya görüşüne bilgi anlayışına dayanan bir sosyal bilimler anlayışı var. Biz Müslümanlar olarak buna bir alternatif sunmak istiyoruz.

PEKİ NEYE DAYANARAK ÖNCÜSÜ OLDUĞUNU SÖYLÜYORLAR?

Bazı zahiri benzerlikler var. Meselâ İbni Haldun diyor ki, “tarihin kanunları vardır.” Tarihin kanunları vardır… Peki, bu kanunları kim koydu? Allah koydu. Ama Marks da diyor tarihin kanunları vardır. Peki Marks’a göre kim koydu bu kanunları? Kendi kendine oldu. Bir kere varlık anlayışları farklı. Birisi meratibül vücuda göre, çok katmanlı varlık, çok katmanlı bilgi anlayışına göre bir sosyal bilim geliştirmiş. Öbürü materyalist, indirgemeci, tek katmanlı bir varlık ve bilgi anlayışı ve tek bir metod anlayışı geliştirmiş. Onun için İbni Haldun’un Marks’ın öncüsü olması gibi bir durum söz konusu olamaz.

Biz İbni Haldun’dan hareketle yeni bir sosyal bilim anlayışı, daha doğrusu var olan sosyal bilim anlayışımızı ihya… Çünkü İbni Haldun’un iktisad, siyaset, tarih, sosyoloji anlayışı Osmanlı yıkılıncaya kadar bütün Osmanlı Devleti’nde kabul görüyor. Matbaa kurulduktan sonra, yani 1800lü yıllarda, ilk tercüme edilen İbni Haldun’un eseri. Osmanlı yıkıldıktan sonra bize Batı sosyal bilimlerini dayatıyorlar. Ve İbni Haldun’u unutturmaya çalışıyorlar. Onun için Cemil Meriç diyor ki, “Sosyoloji Batının seküler teolojisidir. Biz kendimize dönmemiz lâzım. Kendimize dönmek İbni Haldun’a dönmektir.”

İBN HALDUN BATIDA DAHA MI FAZLA TANINIYOR?

Şu anda İbni Haldun bütün dünyada tanınıyor. Ama maalesef Türkiyede fazla tanınmıyor. Ben uluslar arası İbni Haldun topluluğunun kurucu başkanıyım. 2006 yılında kurduk. İbni Haldun’un 600. vefat yıl dönümünde… İlk uluslar arası İbni Haldun sempozyumunu yaptık. İbni Haldun modern, Batılı, Avrupa merkezli, pozitivist sosyal bilimlerin öncüsü değil alternatifidir. Ve bunu ispatlamanın yolu nedir peki? Uygulamalı İbni Haldunculuk. Onun için sempozyuma gelen bildirilerden, tebliğcilerden biz şunu istiyoruz. İbni Haldun’u övmek yasak. Mevcud Batılı metodlarla onu mukayese edeceksin. Onun üstünlüğünü göstereceksin.

DİĞER ÜNİVERSİTELERDEN EN BELİRGİN FARKINIZ NE OLACAK?

Biz İbn Haldun Üniversitesi’nde Mac Donald tipi bir eğitim vermeyeceğiz. Mac Donald dünyanın her yerindeki şubelerinde aynı yemeği sunuyor değil mi? Biz özgün bir eğitim vereceğiz. İşte Avrupa’da, Amerika’da, Japonya’da yani heryerde verilen eğitimin aynısını değil de İstanbul’da olan bir üniversitenin akademik kimliğini ortaya koyarak İslâm ve Osmanlı medeniyet birikimini yansıtacak şekilde, gelenekli yenilikçilik anlayışını, açık medeniyet anlayışını ortaya koyacak şekilde biz mukayeseli bir eğitim metodu uygulayacağız. Mukayese derken Batı ve Doğu, İslâm ve Batı, modern ve gelenek, bunları mukayese edecek şekilde… Öğrencilerimizi bir taraftan Freud’u öğrensin, modern psikolojiyi öğrensin, ama diğer taraftan da Gazali’yi öğrensin İmam Rabbani’yi öğrensin, tasavvufu öğrensin, mukayese yapsın. Bir taraftan Marks’ı öğrensin, Adam Smith’i öğrensin Keynes’i öğrensin, öbür taraftan İbni Haldun’u öğrensin mukayese yapsın. Siyaset biliminde bir taraftan Hopsu, Lok’u öğrensin öbür taraftan Maverdi’yi, Koçibey’i, Kâtip Çelebi’yi öğrensin mukayese yapsın. Tarihte bir taraftan Heredoth’u öğrensin, ama öbür taraftan Taberi’yi de öğrensin. Mukayese yapsın. Ben buna entelektüel bağımsızlık diyorum. Fikri bağımsızlık… Şu andaki eğitim sistemi fikren Batı dışı dünyayı Batıya bağımlı kılan bir eğitim metodu ve anlayışı sergiliyor. Ordan alınan düşünceleri burada yayıyor ve standard eğitim, Mac Donald gibi aynı şeyleri öğretiyor. Biz böylelikle eğitimimizin içeriğinde bir farklılık ortaya koyacağız.

İbn Haldun eğitiminin metoduyla ve içeriğiyle bir farklılık ortaya koyacak bir üniversite. Biz açık medeniyet üniversitesi olmak istiyoruz. Yani öğrencilerimizi küresel bir rekabete hazırlamak istiyoruz. Onun için Arapça İngilizce Türkçe, bu üç dili bilerek öğrencilerimiz mezun olacaklar.

SEÇME YERLEŞTİRME ŞARTINIZ NEDİR?

Türk öğrenciler tercihle geliyor. % 35 uluslar arası öğrenci alacağız. Uluslar arası bir ortam oluşturacağız.

BANA MEDRESETÜZZEHRAYI HATIRLATIYOR.

İnşaallah… Dünyanın çok farklı yerlerinden Amerika’dan, İngiltere’den, Honkong’dan, Malezya’dan, Afrika’dan, Ortaasya’dan gelecekler buraya Türk kardeşleriyle beraber okuyacaklar. Tanışacaklar, uhuvvet, muhabbet inşa edecekler. Daha eğitim safhasındayken farklı kültürleri öğrenecekler, mezun olduktan sonra da çok güzel bir işbirliğinin tesanüdün temelini teşkil etmiş olacaklar. Ve bunlar burada Osmanlı medeniyet anlayışını öğrenecekler. Bizim kültürümüzün kendi ülkelerindeki temsilcileri olacaklar inşaallah. Türkiye’nin de farklı ülkelerle işbirliğinin zeminini teşkil etmiş olacaklar.

İngilizce’yi ve Arapça’yı Türk öğrencilere öğreteceğimiz gibi, Türkçeyi de yabancı öğrencilerimize öğreteceğiz inşaallah. Bu üç dilde israr etmemizin sebebi küreselleşen dünyamızda, ki buna açık medeniyet çağı diyorum, artık mahalli rekabet yok, küresel rekabet var. Öğrenci yan komşunu çocuğuyla ya da mahalledeki arkadaşıyla rekabet etmiyor. Amerika’daki, Çin’deki, Japonya’daki, Almanya’daki öğrencilerle rekabet etmeye hazır olması lâzım. Öyle bir donanımla yetişmesi lâzım.

Onun için en birinci şartı, dil bilmesi lâzım. İngilizce modern dünyaya anahtar. Arapça İslâm medeniyetine anahtar. Osmanlı Türkçesi de bizim üniversitemizde mecburi ders. Bunlarla mücehhez bir küresel aktör olarak buradan mezun olmuş olacak. Hem Doğuyu, hem Batıyı, hem İslâmı, hem modern kültürü tanıyan bir kişi olacak. Ve uluslar arası bir ortamda yetişmiş olacak. Uygulayacağımız mukayeseli eğitim metodu dışa kapalı bağnaz bir yaklaşımdan ziyade herkese açık, ama kendi fikri kimliğini muhafaza eden yani fikren bağımsız bir kişi olarak yetişmiş olacak. Bizim nihaî amacımız 200 yıldır aydınlarımızın, akademisyenlerimizin, düşünürlerimizin sormuş olduğu “Batıdan ne alabiliriz?” sorusunu değiştirmek. “Bundan sonra biz Batıya ve beşeriyete ne verebiliriz?” bu soruyu sormak istiyoruz. Ve öğrencilerimizin bütün dünyaya birşeyler sunabilecek bir yaklaşımla yetişmesini istiyoruz.

Biz Batının fikirlerinin acentalığını yapan onların reklâmını, dağıtıcılığını yapan bir üniversite değil fikir üreten ve bu fikirleri bütün dünyaya sunan bir üniversite olmayı amaçlıyoruz. Onun için öğrencilerimizin % 75’i master doktora öğrencisi olacak. % 25i lisans öğrencisi olacak ki araştırmalar yapabilelim. Yeni fikirler üretebilelim. Yeni âlimler, yeni akademisyenler yetiştirebilelim. Bunlar da tüm beşeriyetin, İslâm dünyasının ve Türkiye’nin meseleleri üzerinde kafa yorsunlar ve çözümler üretsinler. Hedefimiz fikri bağımsızlık. Bu çok önemli bir şey. Şu anda üniversitelerimiz Batılı bir eğitim vererek öğrencilerimizi Batıya fikren bağımlı hale getiriyor. Biz mukayeseli bir eğitim vererek fikren bağımsız hale getireceğiz. Ve bu tabiki ülkemizin de fikrî bağımsızlığına katkı yapacak. Meselâ, bir ülke makinaları dışardan ithal ediyorsa bu ülkeye ne denir? Teknolojik bağımlı ülke. Peki, bir ülke bütün bilimsel teorileri, düşünceleri dışardan ithal ediyorsa bu ülke nedir? Bu da, fikren bağımlılık içindeki bir ülke demektir. Biz bunu bir problem olarak görüyoruz ve bunu aşmak için çalışmayı bir hedef olarak benimsiyoruz inşaallah.

FOTO: ERHAN AKKAYA

Okunma Sayısı: 4803
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı