"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Sınırsız yetki sıfır denetim

22 Nisan 2019, Pazartesi 00:07
DEMOKRAT PARTİ GENEL BAŞKANI GÜLTEKİN UYSAL, TÜRKİYE’YE UCUBE BİR SİSTEMİN DAYATILDIĞINA DİKKAT ÇEKEREK BU SİSTEMİN MİLLETİN ALEYHİNDE OLDUĞUNU SÖYLEDİ.

DENETLENMEYEN SİSTEM OLMAZ

Yenİ Asya’ya açıklama yapan DP Genel Başkanı Gültekin Uysal şöyle konuştu: “Bugün karşılıklı olarak sorumluluk paylaşımı içerisinde birbirini denetleyeceği, hiçbir mekanizmanın işlemediği bir Türkiye var. Bir ucube ‘başkanlık modeli’ diye sınırsız yetki, sıfır denetim mantığıyla millete dayatılmış bir sistem var. Bugün Türkiye, ne adlî, ne idarî, ne siyasî, ne de medya denetimi yapamayan bir ülke.”

DEĞERLER EROZYONA UĞRATILDI

Uysal şöyle devam etti: “Türkiye’nin demokratik, hukuk devleti prensibi, serbest rekabet, serbest seçimler ve bu seçim süreci içerisinde önemli değerler erozyona uğratıldı. Özellikle iktidarın zaman zaman yaptığı açıklamalar, seçimleri dahi hükümsüz hale getirecek, “istediğimi sandıkta vermezseniz, ben nasıl olsa elimdeki kamu gücüyle beraber yapacağımı bilirim” noktasında bir üslûba evrildiler.”

***

Başkanlık diye dayatılan ucube bir sistem

“Demokrat Parti olarak müsbet siyaseti tercih ettik” diyen Demokrat Parti Genel Başkanı ve Afyon Milletvekili Gültekin Uysal, “İki kutupluluğa mahkÛm olmayalım, bu fasit düşüncenin içinden çıkalım” dedi. Ankara’da görüştü-ğümüz Gültekin Uysal’la seçim sonrası gündeme dair konuştuk...

“Bir yerel seçimi daha geride bıraktık. Pek çok cephesinden değerlendirmeye ihtiyacı olan bir yerel seçim oldu. Tabi Türkiye’nin çok uzun süredir yüksek gerilim hattında seyreden siyaset dolayısıyla, yerel seçimle birlikte Türkiye’nin genel başat meselelerinden bağımsız bir seçim de gerçekleşmedi. Biz bütün olumsuzluklara rağmen her zaman Demokrat Parti olarak, inandığımız değerleri, hem dilimizle, hem üslûbumuzla, kin, husûmet, hakaret saçan bir siyasete karşı her daim müsbet siyaseti, pozitif siyaseti tercih ettik. İki kutupluluğa mahkûm olmasın, mahkûm olduğu takdirde Türkiye’nin gerçek gündemi konuşulmuyor dedik, maalesef iki kutupluluğa mahkûm oldu. Bütün bunlara rağmen, elbette iktidar açısından özellikle İstanbul ve Ankara’nın kaybedilmiş olması demokratik nizam içerisinde, iktidarında kendisine bir sorgu yapmasına umarız vesile olur.”

Değerler erozyona uğratıldı

“Demokratik nizamın en temel özelliği, oyunu alamadığınız kitlelerin, rızasını gözetmektir. Bugün AKP’nin kendisine, bu çıkan neticelerden doğru soruları sorması gerekir. En temel soru da, “Biz neler yaptık ki, bu milletin özellikle büyükşehirlerde bize oy vermedi?” olmalı. Elbette ortak yaşama alanları, Türkiye’nin demokratik, hukuk devleti prensibi, serbest rekabet, serbest seçimler ve bu seçim süreci içerisinde önemli değerler erozyona uğratıldı. Özellikle iktidarın zaman zaman yaptığı açıklamalar, seçimleri dahi hükümsüz hale getirecek, neredeyse iki dereceli seçim haline “istediğim sandıkta verirsiniz verirsiniz, vermezseniz, ben nasıl olsa elimdeki kamu gücüyle beraber yapacağımı bilirim” noktasına Tek Parti Dönemleri’nin ceberut anlayışlarını bugünün Türkiye’sinde ifade edercesine bir üslûba evrildiler.”

Ölçümüzü kaybetmeden mücadeleye devam

“Demokrasi zaten bugünkü iktidar için bir konjonktürel program. Onların lehine işliyorsa, seçimi kabullenirler, hukuku kabullenirler, demokrasiyi kabullenirler. Bunu da günün sonunda öğrenmiş olduk. Netice itibariyle Türkiye, çok uzun süredir, bir buhran dönemi içerisinde. Değerler hiyerarşisi altüst olmuş, siyasetin azamî düzeyde ideal ve fikir birlikteliği olması gereken zemini, asgarî düzeyde maddî makam ve menfaat birlikteliğine dönüşmüştür. Üzülerek söylüyorum, zaman zaman muhalefetin de iktidarla yarışı, yanlışta yarışına evriliyor. “Bu talancılar, bu soyguncular gitsin de, aynı usûllerle biz de iş görelim” demek Türkiye’nin talebi değildir. Türkiye’nin gerçekten, namuslu insanların kümelendiği bir kürsüye ihtiyacı var. Bizim, Demokrat Parti olarak bütün kavgamız bu istikamette. Biz Demokrat Parti olarak ölçümüzü kaybetmeden mücadele etmeye gayret gösteriyoruz.”

Anadolu’da Kırat’ın bir büyük manası var

Biz başka bir saikle hareket ediyoruz. Biz temel değerlerimiz, kurucu değerlerimiz -bu ülkenin ortak değerleri- etrafında, sorumlu bir siyasetin sahibi olarak önceliklerimizi belirlemeye gayret gösteriyoruz. İfade ettiğim gibi, bu siyahla beyaz arasında sıkışmış siyasetin önümüze getirdiği çeşitli zorluklar var. Bütün bu olumsuzluklara rağmen, Anadolu’nun her noktasında Demokrat Parti geleneğinin, Kıratın bir büyük manası var, bunu da bu vesile ile tekrar görme imkânımız oldu. Önümüzdeki süreci bu manada, ortak özgürlük alanlarını daha da genişletecek, makul çoğunluğun sesi olacak, sessiz yığınların sesi soluğu olacak bir siyaseti ortaya koyacağız.”

Türkiye’yi içine kapatamazsınız

Bu yereL seçimleri de, bu manada, özellikle iktidarın kendisi için bir referanduma dönüştürdüğü seçimin neticesinde, bumerang gibi kendilerini vurduklarını gördüler. Bugün ne Büyük Millet Meclisi’nde, ne kurumlarında karşılıklı olarak sorumluluk paylaşımı içerisinde birbirini denetleyeceği, hiçbir mekanizmanın işlemediği bir Türkiye var. Bir ucube ‘başkanlık modeli’ diye sınırsız yetki, sıfır denetim mantığıyla millete dayatılmış bir sistem var. Bu sistemin milletin aleyhine ürettiği, çift haneli enflasyon, çift haneli işsizlik, çift haneli faiz oranları. Bütün bunları Türkiye büyük bedeller ödeyerek taşıyacaktır. Bugün Türkiye, ne adlî, ne idarî, ne siyasî, ne de medya denetimi yapamayan bir ülke.

Denetim yoksa yozlaşma var

Maalesef denetimin olmadığı mekanizmaların yozlaşması kaçınılmazdır. Bugün yozlaşmış bir iktidar erki var. Bir kişinin nefsinde bütün kuvvetleri toplayalım gayretiyle, Türkiye’ye dayatılanların, en nihayetinde kendileri de bu seçimde siyasetin olumsuz yanını gördüler. Umarım ders çıkarırlar. Çünkü Türkiye’de mağdur olmamış hiçbir toplumsal siyasal kesim kalmadı. Bu tecrübenin akabinde, bütün insanların temel hak ve hürriyetlerini teminat altına alacak bir anayasa, hukuk düzenini yeniden kurucu bir ruhla inşa etmek lâzım.

Bu durum sürdürülemez

Anayasal rejimler, azınlığın hakkını, güçsüzün hakkını, acz içerisinde olanın hakkını korumak için vardır. Oysa bugün, güçlünün hakkını, hukukunu hâkim anlayış haline getirmek isteyen bir iktidar var. AKP iktidarı. Bu sürdürülebilir bir şey değil. Bugün Türkiye’yi içine kapatamazsınız. Türkiye’de iki kesimin rekabeti olur noktaya getirildi. 

Bir yanda piyasadan hayatını kazanan insanlar, devleti finanse eden insanlar, diğer tarafta devletin -bir devlet olur mu ki, kendi vatandaşına çalışmamayı teşvik etsin- üretkenliğini yitirmiş, çalışmamaya teşvik edilen, yoksullaştırılmış, bir takım hamasi söylemlerle, geçiştireceği, oyalayacağı bir toplumsal küme icat edilmek isteniyor. Bizse insanların, alın terinin karşılığını aldığı, alnı ak, başı dik, bir şekilde yaşayabildiği birey ve vatandaş olarak bu imkânlardan azami düzeyde yararlanabildiği bir Türkiye hayal ediyoruz.

***

Var gücümüzle hakikatin sözcüsü olmaya gayret edeceğiz

Bugün Türkiye’nin en temel problemi, yetişmiş insan gücü, belirli bir çitanın üstündeki sermayesi de dahil olmak üzere, kendi ülkesinde hayal kuramaz hale getirildi. Elbette tüm siyasî aktörler, netice itibariyle İstanbul ve Ankara’nın kaybedilmiş olması, insanımızın umudunun belirli bir oranda yüreğine su serpse de, tam manasıyla beklentilerini karşılamış değil. O açıdan, karşıtlık üzerinden siyaset yapılır hale geldi. Biz bunun üzerine aksiyoner bir planla önümüzdeki süreç içinde, Türkiye’nin başat, tüm can alıcı meselelerinin tarafı olacak bir siyaseti hâkim kılmayı istiyoruz. Var gücümüzle hakkın sesi olmaya, hakikatin sözcüsü olmaya gayret edeceğiz.

Erken seçim görülmüyor

Elbette önümüzde hatırı sayılır bir zaman dilimi var. Çok olağanüstü hadiseler ve kırılmalar yaşanmadığı takdirde görülüyor ki bir erken seçim yaşanmaz. Ama bütün bunlar hazırlıklı bir şekilde, biz Demokrat Parti olarak son tahlilde iddiamız, sözümüz, kendi üslûbumuzla beraber yeniden bugünün Türkiye’sinde Demokrat Parti’yi, o ortak söylemi hâkim kılabilmek. Biz kendi önceliklerimizin ve iddiamızın sahibiyiz. Ama Türkiye’de, bu iki kutupluluk dolayısıyla da maalesef, her iki tarafında itham ettiği, genel geçer bir savunma var, “aman ha oyları bölmeyin” gibi bir telkin ve argümanla beraber insanları temel tercihlerinden uzaklaştırarak korkular üzerinden dizayn etmek isteniyor.

Türkiye, yanlıştan başlayarak doğruyu aramaya çalışıyor

Bizim siyaset anlayışımız yalnız tenkit eden, eleştiren değil beraberinde tekliflerini de sunan bir anlayıştır. Tarihsel birçok meselesini hasıraltı etmiş, bilinçli olarak demokratik kanallara aktarmamış bir yönetim var. Anayasa yapım sürecinde de gördüğümüz gibi, uzlaşma için masaya oturanlar, “önce kim kalkacak” gayesi ile “yarım-yamalak” oturmaktalar. Demokrasi doğru kurgulandığı vakit doğruları üretecek bir mekanizma. Devlet-toplum, devlet-birey ilişkileri mecrasından çıktığı için bu kavgacı ortam sürmektedir. STKların bile devletleştirildiği bir süreci yaşıyoruz. Operasyonel “kiralama” mantığı ile istihdam edilen basın ve medya çalışanları ile, iktidarın sözleri talebe göre tefsir edilmekte. Türkiye, yanlıştan başlayarak doğruyu aramaya çalışıyor. İktidar baltayı pelte diye yutturmuştur. İktidar, her dönem bir potansiyel suçlu oluşturarak, sun’î kavgalardan nemalanarak yaşamasını sürdürmekte.

Yargı itibar kaybetti

Gençleri temsili olarak siyasetin içine koyarak siyaset yapamazsınız. İdeolojik kaygılarla şekillenen “millî” eğitim politikaları uluslar arası alanda rekabetçi bir nesil yetiştiremezsiniz. Siyaset topyekûn demokratikleştirilemediğinde yargının militanlaştığını, devletin istihbarat devleti haline geldiğini görürsünüz. Yolsuzlukları örtmek için, neredeyse “savaş”ı dahi göze alan iktidarla karşı karşıyayız. Bu fasit daireden Türkiye’yi çıkarmak lâzım.

RÖPORTAJ: CEMİL SAİD DEMİRDÖĞMEZ

 

Okunma Sayısı: 6227
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı