"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Mâlâyâniyi terk etmek

Rukiye Anar
10 Ekim 2023, Salı
“Kişinin malâyaniyi terk etmesi müslümanlığının kemalindendir.” Efendimiz bu beyanıyla müslümanın hayat tarzını ve ölçüsünü ortaya koymuştur. Peki, mâlâyâni nedir?

Kısaca, gereksiz ve boş şeyler. Dünyevi ve uhrevi yararı olmayan her şeyi kerih gören bir din, elbette kişileri en güzele ve iyiye yöneltir. İnsaniyet olarak mükemmelleşme için daima doğru ve faydalı olan şeyle ilgilenmek, enerjisini bu yönde kullanmak gerekir. Zira bize verilen ömür sermayesi içinde hem vakit, hem kuvvet bulunuyor. Vaktimizi hak istikametinde, kuvvetimizi dünyevi ve uhrevi kazanç elde etme yolunda kullandığımızda rabbani sıfatları da kuşanmış oluruz. Rabbani sıfatların şe’ninde yani hiç bir işinde abeslik yoktur. O halde ilahi sıfatlar ve rabbani ahlak, bizi mâlâyâni olan her şeyden çekiyor ve bize hayatımızı dolduracak maslahat ve salâhât ile geçirmemizi emrediyor. Kur’anda, (Müminûn 23/3) beyan edildiği üzere abes ve lâğv işlerden kaçınmamız istenmiştir. Bu ayette mümin olmanın özellikleri arasında mâlâyâniyi terk sayılmıştır. 

İslam tarihinde alim ve fazıl insanların vaktini ve kuvvetini kullanmadaki cehd ve gayretleri takdire şayandır. Mesela İmam Malik hazretleri öylesine ilim hizmetiyle meşguldü ki, yeme içme ve tuvalet ihtiyacını asgariye indirerek günde bir defa az bir yemek ile iktifa ediyordu. Bununla birlikte çokça taât ve ibadet ile vaktini tezyin ediyordu. 

Son zamanda ise ibadet ve taâtin yerini telefon, televizyon ve sair sanal âlemde vakit öldürme ile ömürler tükeniyor. Bu hâl sadece vakti öldürmüyor, kalbi de öldürüyor. Bütün bir nesli saran hastalık gibi zihinler ve kalpleri işgal ediyor. Elde kitap ve tesbih yerine telefon, zikir yerine sanalda dolaşan mâlâyâni şeyler...

Allah’ı unutturan, ahireti hiç akla getirmeyen bir sistem içinde âdeta kayboluyoruz. Her yer kirlilik ve fuzûlilik ile dolu. Bir de nefsi ve şehveti tahrik eden binlerce görseller cabası. Şu durumda bakışların, zihinlerin, kalplerin temiz tutulması ne kadar zor. Her mecradan beyin bulandırıcı, ruh karartıcı ifadeler ve görüntüler akıyor. Daha vahimi akılları şüpheye düşüren, fikirleri çeliştiren, inançta tereddüt oluşturan bir çok fâsitlik her yere ulaşmaktadır. 

Şu vaziyette biz ne yapabiliriz? Bu çağda kendimizi ve değerlerimizi nasıl koruyacağız? Dünya ve ahiret için en önemli meselemiz bu olduğuna göre mutlaka bir yol bulmak, bir çare aramak lazım. Madem bu zamanda dijital gerçeklik var, o halde bizim de kendimize has dijital sistemimiz, kendimizi yansıtacak sanal dünyamız olmalı. 

Her ne kadar bu alanda sistemimizi kursak da, bir mümin için ibadet ve zikrin yerini bunlar alamaz. Mâlâyâniyattan kurtulmak için mutlaka günlük kitap, Kur’an, evradları okumalı, ibadetlere azâmi dikkat etmeliyiz. 

Mâlâyâniyi terk etmeyen mâveraya geçemez. Mâveraya geçemeyen ibadetin ruhuna yetişemez. 

Böyle bir zamanda imanı kalpte tutmak, elinde kor tutmaktan daha şiddetli değil mi? 

Madem dünyaya bir kere geldik, bir kere imtihan olacağız ve bu sınav sonucu, sonsuza kadar sonumuzu belirleyecek. O halde tüm gücümüzü kullanarak bize verilen bu fırsatı ahireti kazanmak için değerlendirmeliyiz. Selam ve dua ile...

Okunma Sayısı: 2206
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı