Kâinat semasının batışı olmayan mânevî güneşi Kur’ân-ı Kerîm. Mevcut olan her şeyin, bütün mahlûkatın büyük kitabı olan kâinatı, Cenâb-ı Hakkın varlık ve birlik delillerini okutturmak, aslını göstermek için; nurları herkese duyuruyor, bütün gözlere gösteriyor.
İnsanlık âlemindeki her ferd, yaratılışın maksadı, yaradılış itibariyle tabiatı ve fıtratındaki maksat ve gayeleri, ondan istenilenleri, o hidayet güneşinin nuru ile görür ve bilir.
O “doğru” inanç ve yaşayış nurunun görünmesi, bilinmesi ile kalbin idraki nispetinde O’na ainedarlık eder, yakınlık kazanır.
Hayatın mahiyeti O nur ile ortaya çıkar, görülür, anlaşılır.
Cenâb-ı Hakkın hidayet nurunun temsilcisi Kur’ân-ı Kerîm, hak ve hakikati kalp gözüyle görmeyi sağlar. Kur’ân’ın nurundan uzakta kalanlar, karanlıkta, dinsizlikte, zulüm ve küfürde kalırlar. Her şeyin mahiyeti o nur ile görülür, anlaşılır ve bilinir.
Ebedî ve sürekli güneşimiz olan Kur’ân-ı Kerîm’in bir ismi de “Nur”dur. Bu Nur’a, Kur’ân’ın asrımızdaki temsilcisi Risale-i Nur’un şahsı manevisi de mazhar olmuştur.
Nurların vazifesi; karanlık, dinsizlik, zulüm ve küfür bataklığına düşmüş ondan ayrılamayan, ayrılmak istemeyenlere, her şeyi oluruna bırakmış Allah’tan uzaklaşmış nefsinin arzularının esiri olmuş, gafletiyle gündüzünü gece yapan sefahatperestlere, aklıyla değil gözüyle düşünen, karanlıklarda kalarak gözü görmez olanlara, yolunu şaşıranlara bir ışık bir nur olmuştur. Kur’ân onlara nurlu ve hakikatli yolu göstermiştir.
Risale-i Nur, projeksiyon gibi nurlarını iman hakikatlerine yöneltmiş, zulümata karşı Kur’ân nurunu yansıtmıştır. Kur’ân’a bir hakikatli ayine olmuştur. Risale-i Nur, insaf nazarı ile bakanlara ve bütünüyle kör olmayanlara gösteriyor.
Allah’ın varlığına ve birliğine inanmayanlara, dinsizlere, imansızlara der: “Ya aklını başına al insan ol, ya da aklını başından çıkar hayvan ol.”
Risale-i Nur başka kitapları değil, yalnız Kur’ân-ı Kerîm’i üstad olarak tanımış ve ona hizmet etmiştir.
Risale-i Nur bu zamana kadar hiçbir ilim adamının açıklamasını yapamadığı veya cesaret edemediği, ya da açıklıkla ispat edemediği meseleleri, en ami, en cahil insandan, tâ en âli havasa, ilim bilgi ve yaşayışça en üst tabakadaki insanların istidat ve kabiliyetleri derecesinde anlayacağı bir tarzda, ikna edici ve şüphe edilmeyecek derecede kesin olarak izah eder ve ispat eder. Her tabakadaki insanda kabiliyeti derecesinde, nispetinde anlar, hissesini alır.
Risale-i Nur aynı zamanda derin düşünmeyi, eşyanın hakikatlerini, esaslarını yaratıcının sırlarını kavramak ve ibret almak için, zihnen ve kalben düşünerek iman hakikatlerini ilim yoluyla öğretir. Gözle görür derecesinde inandırır, âdete her şeyi görerek ve seyrediyormuşçasına aklını ikna eder. İmanî meselelerin hakikatlerini tam öğretir.
Risale-i Nur insanın hayatı boyunca elde edemeyeceği bilgileri, hazır olarak ilâç nevinden hap gibi kısa kısa özet olarak insana zamanında temin eder.