"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Vesvese nedir?

Said YÜKSEKDAĞ
27 Ağustos 2019, Salı
Vesvese, lûgatte “şeytanın insan kalbine attığı şüphe, tereddüt, kuruntu, aslı olmayan durumlar; hışırtı, fısıltı gibi gizli sesler” demektir.

Kur’ân-ı Kerîm’in asrımızdaki mânevî mu’cizesi olan Risâle-i Nur, vesvese mes’elesini geçmiş asırlardaki tefsirlerden farklı olarak, avâmdan havassa kadar herkesin istifade edebileceği bir tarzda ve en güzel bir şekilde tarif ve izah ederek halletmiş, kalplere şifa olmuştur. Risâle-i Nur, bizlere vesvesenin mahiyetini, vesvesenin şeytan-ı lain tarafından insana telkin edildiğini ve hangi merhalelerden geçip insana musallat olduğunu anlatarak, insanın ümitsizliğe düşmesine mâni olmakta ve vesvesenin insan psikolojisinde yapmış olduğu sıkıntılara derman olmaktadır.

Evet, kalbe gelen vesveseler tamamen şeytanın fısıltısı, kalbe attığı şüpheler, tereddüt ve kuruntulardan ibarettir. Vesveselerden gelen o çirkin sözler ve hayaller ise insan kalbinin sözleri değildir. Çünkü samed âyinesi olan insan kalbi ondan müteessir ve müteessiftir. Belki kalbe yakın olan lümme-i şeytanîden geliyor. Evet, nasıl ki, kâinatta şeytanlarla melekler arasında bir mübareze yani çatışma varsa; aynen onun gibi insanda da bu mübareze küçük daire olan kalp dairesinde de vardır. Yani, “Kalb-i insani dahi o makamlardan birisidir ki, melek-i ilham ve şeytan-ı husûsî o mevkide mübareze ediyorlar”1 Bu yüzden kalp tarafındaki lümme-i şeytaniye her dâim vesvese yoluyla insanı doğru yoldan, istikametten, haktan, hakikatten saptırmak, günaha, harama ve menhiyata sevk etmek için çalışmaktadır. Bu sayede Risâle-i Nur, bizleri rahatlatarak “Aman Yâ Rabbi, kalbim ne kadar da bozulmuş? Ben nasıl olur da bu sözleri sarf ederim böyle. Eyvahlar olsun!” gibi hatalara düşmekten kurtarmakta ve vesvesenin mahiyetini bizlere bildirmektedir.

Risâle-i Nur, çare ve şifa olarak vesveseye ehemmiyet verilmemesi gereğini belirtmektedir. Bizlere, vesveseye “Ehemmiyet verdikçe şişer, ehemmiyet vermezsen söner. Ona büyük nazarıyla baksan büyür; küçük görsen küçülür. Korksan ağırlaşır, hasta eder; havf etmezsen hafif olur, mahfî kalır. Mahiyetini bilmezsen devam eder, yerleşir; mahiyetini bilsen, onu tanısan gider. Zira şu vesvese öyle bir şeydir ki, cehil onu davet eder, ilim onu tard eder. Tanımazsan gelir, tanısan gider.”2 dersini vererek, vesveseyi tanımaya dâvet etmektedir. Bu vesileyle, vesvesenin ancak ilim yoluyla def’edileceğini bilmeli, ona göre teyakkuzda olmalıyız. Yoksa o vesvese musîbetli bir vesvese hâline gelip, insana muzır ve müz’ic bir hâl alacaktır. Çünkü “şeytan, kalp üstündeki lümmesi cihetinde, Cenâb-ı Hak hakkında fena sözler söyler. O adam zanneder ki, onun kalbi bozulmuş ki böyle söylüyor; titriyor. Hâlbuki onun titremesi ve korkması ve adem-i rızası delildir ki, o sözler kalbinden gelmiyor. Belki lümme-i şeytanîden geliyor veya şeytan tarafından ihtar ve tahayyül ediliyor”3 Bu sebeple vesveseyi tanımak ve mahiyetini bilmek bizler için çok büyük bir önem arz etmektedir.

Peki vesvesenin îmanımıza bir zararı var mı? Risâle-i Nur, şeytanın evvelâ küfrü yani îman hakikatlerini inkâr şüphesini kalbe attığını, orada başarılı olamayınca faaliyetini hayalde şetim yani çirkin sözler ve resimler şeklinde devam ettirdiğini bildirmektedir. Çünkü küfür îmana, şetim ise ahlâka zıttır. Risâle-i Nur bizlere “İnsan kalben ve fikren hakaik-i İlâhîyeye bakıp düşündüğü zaman, bilhâssa namaz ve ibadet esnasında gerek şeytan tarafından gerek nefsi tarafından pek fena, pis ve çirkin vesveseler, hatıralar, sinekler gibi kalbe, akla hücum ederler. Bu gibi hevaî, vehmî ve çirkin şeylerin def’iyle uğraşan adam, o vesveselere mağlûp olur. Ancak onları mağlûp edip kaçırmak çaresi, müdafaayı terk edip onlar ile uğraşmamaktır.”4 dersini vermektedir. Ayrıca bizlere “Nasıl ki âyinede yılanın sureti ısırmaz ve ateşin misali yandırmaz ve murdarın aksi, telvis etmez. Öyle de: Hayal veya fikir âyinesinde küfriyatın ve şirkin akisleri ve dalaletin gölgeleri ve şetimli çirkin sözlerin hayalleri, itikadı bozmaz, îmanı tağyir etmez, hürmetli edebi kırmaz.”5 diyerek gösterdiği örnekle vesvesenin îman ve itikada herhangi bir zarar veremeyeceğini bildirmektedir.

Üstad Bediüzzaman Hazretleri bizlere, “Asl-ı vesvese teyakkuza sebeptir, taharriye dâîdir, ciddiyete vesiledir. Lâkaydlığı atar, tehavünü def’eder. Onun için Hakîm-i Mutlak, şu dâr-ı imtihanda, şu meydan-ı müsabakada bize bir kamçı-yı teşvik olarak, vesveseyi şeytanın eline vermiş. Beşerin başına vuruyor. Şayet ziyade incitse, Hakîm-i Rahîm’e şekva etmeli, “Eûzübillahimineşşeytanirracim” demeli.”6 diyerek, vesveseden kurtuluş yolunu göstermektedir.

Dipnotlar:

1- Lem’alar, Said Nursî, Yeni Asya 2013, s. 671.

2- Sözler, Said Nursî, Yeni Asya 2013, s. 433.

3- Lem’alar, Said Nursî, Yeni Asya 2013, s. 217.

4- Mesnevî-i Nûriye, Said Nursî, Yeni Asya 2013, s. 153.

5- Lem’alar, Said Nursî, Yeni Asya 2013, s. 216.

6- Sözler, Said Nursî, Yeni Asya 2013, s. 441.

Okunma Sayısı: 37396
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı