Eğitimcinin başarısı öğrenciyi derse katabildiği kadardır.
Bir şekilde derse kaldırmayan öğrenci, kendini dersin dışında bulur. Böylece ‘emek’ heba olur.
Üniversiteli gençlerle, haftalık dersimize, güncel bir konuyu şöyle biraz konuşarak başlıyoruz. Çocuklar canlanıyor adeta. Katılımlarla ders renkleniyor. Dersi hayatın içinde değerlendirip, düşünceler üretiyoruz. Kötü olan öğrencilerin pek çoğu kendilerine tanınan söz hakkını kullanmıyor, kullanamıyor. Herkesin kendine göre farklı konuşma engelleri var. Kim bilir o engeller aşılsa ne kadar renkli düşünceler, ortamı zenginleştirecekler. Konu özgüvenle alâkalı.
Özgüven oluşumunun da yetersizliğinin de kişiden kişiye değişen pek çok sebepleri var. Bu konuda çare olarak herkese uyan sihirli bir formül yok.
Geçenlerde sınıfın birisinde bir uygulama yaptım. Ders öncesi, ‘Ramazan ayı ve oruç’ ile ilgili biraz konuştum. Öğrenciler güzelce dinlediler. Sonra, ‘Peki, konuyla ilgili sizler ne düşünüyorsunuz?’ dedim. Bir, iki kişi birkaç cümle de olsa düşüncelerini paylaştı. ‘Başka, görüşlerini paylaşmak isteyen var mı?’ dedim. Baktım, yok. Bir daha sordum, yine yok. Pek çoğunun, düşünceleri olduğu halde parmak kaldıramadıklarını düşünüyorum. Bakalım öyle mi?
‘Tamam’ dedim. ‘Söz hakkı kullanmak istemiyorsunuz.’ Biraz bekledim. Herkes kendi iç dünyasında şöyle bir muhasebe yaptı. Sonra onlara, ‘Size samimî olarak bir şey sormak istiyorum.’ Merak ettiler ve dikkat kesildiler. ‘Ne düşündüğünüzü sormayacağım. Soruma cevap verin yeter. Tamam mı?’ dedim. ‘Tamam’ dediler. Sorum şu idi: “İçinizden, ‘aslında söz hakkı almalıydım. Söyleyecek bir şeylerim vardı.’ diyen, ama parmak kaldıramayan kaç kişi oldu?”
Sınıfın büyük çoğunluğu -biraz mahcubiyet de olsa- parmak kaldırdı. Onlara teşekkür ettim. Ama üzüldüm, kim bilir nice orijinal fikirler, o gelişmemiş özgüvenin arkasında kalmıştı. Bir eğitimci olarak, o engellerin arkasına ulaşabilmemiz gerektiğini düşündüm. Bizim için asıl başarı o olacaktır.
Derse görüşünü katamayan öğrenci, kendini derse de katamıyor. Başarısızlık bu. Ne yapıp edip, öğrenciyi derse katacak formüller bulmalıyız. Yoksa derse katılmayan öğrencinin sınıfta olmasının bir anlamı olmuyor.