İnsan bu, garip bir varlık. “Ben,” “kendim,” “benim” deyip duruyor her şeye. İnsanın “ben” dediği, “benim” dediği şeyler, ne kadar “kendi”nindir. Misafir, ne kadar ev sahibidir?
Bazen “Kendime söz geçiremiyorum,” “Düşündüklerimi dile dökemiyorum,” “Hayallerim gerçeklerle uyuşmuyor“ denir. Bir taraftan da “Bir ben vardır bende benden içeru” der içeriden birileri. Nedir insanın “kendim,” “ben” dediği şey?
“Kendi” hataları sonucu bedeni, ruhu incinir insanın. “Kendi,” “ben”im dediği bedenine, ruhuna başkasının veremeyeceği zararı verir. Yine “kendi,” “kendine” söz veriyor, bir müddet sözünde duruyor, sonra sözünü tutmuyor “kendi,” “kendine”. Neden söz verdiğin “kendine,” sözünde durmuyor “kendin”? Bu, “ben”in “kendine” hainliği değil mi?
Vicdan, hep “yapma,” “etme,” “tutma” veya “yap,” “et,” “tut” der, doğru olanı ikaz eder. İnsanın “kendi,” vicdanını susturuyor. Bir müddet sonra içeriden etkisiz, cılız sesler gelmeye başlıyor. İnsanın “kendi”, kendini etkisiz hale getiriyor, “kendi” nurunu söndürüyor. Ateşe atıyor “ben”ini. İnsanın “kendi,” “bir varmış, bir yokmuş” olacağını unutuyor.
İnsan “ben”i, en büyük ihaneti “kendi”ne yapıyor. İnsan nice zorluklara katlanarak, nice güçlükler çekerek, maddî ve manevî bir ömür biriktirdiği emeğini, bir çırpıda “heba” eder mi? İnsan “kendi”ne böyle bir akılsızlık yapar mı? İnsanın kesin ulaşacağı, ebedî menziline hazırlanmamasının izahı nedir? Ölümü, kabri yokmuş gibi yaşamak deve kuşu örneği olmaz mı? “Nefsine zulmetmek” tam da bu değil mi?
Hatayı fark ettiğinde, yanlışı hissettiğinde hemen dönmek, uzaklaşmak, pişmanlık göstermek büyük bir iyiliktir nefse. Nefsini yanmaktan korumak budur. Ama dünya ve dünyalıklar öyle yoğun hücum ediyor ki insana. Kömürü altına bile bile tercih ettiriyor.
Terbiye edilmemiş nefis, aklı ve kalbi etkisiz hale getiriyor. Kör hissiyat, dönüşü olmayan uçurumlara sürüklüyor taşıyıcısını.
Doğruyu yanlıştan, faydalıyı zararlıdan ayıran aklın işlevsiz kalması ne acıdır.
İnsanın, “ben”im dediği şeylerin, “kendi”nin olmadığını anladığı gün büyük gündür.
İnsanın, “kendini” ötekinden korurken, “kendi” içindeki “ben”inin tuzağına düşmesi ne gariptir. “Ben”ini, akla ve kalbe teslim veya nefse terk etmek, gerçek imtihanıdır insanın.
“Kendine” zulmetmesi, gideceği yere kör olmasıdır insanın. “Ben”ini, emanetini ebedî bir sahipsizliğe, ateşe, karanlığa terk etmek ne acı bir sahiplik duygusudur.
Emaneti koruyamamak, “kendine” hain olmak, hakikat-i halde nefsine zulmetmektir.
Gerçek intihar, budur.