"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Allah’a yakın olan, şeytana uzak olur

Selim GÜNDÜZALP
16 Şubat 2014, Pazar
Allah ile olanı kim yıkabilir?

Allah ile olmak isteyeni kim bozabilir?
Cevabı bizdedir.
Engeller var elbette önümüzde. Engeller takılmak için değil, aşılmak içindir.
Düz bir koşu değildir hayat. Elbette inişleri çıkışları olacaktır.
Bir yol arar şeytan. Sinsi sinsi yaklaşır. Soldan olmazsa sağdan. Saldırır dört bir yandan. Üstten alttan… Olmazsa önden arkadan…
Allah’a yakın olan, şeytana uzak olur.
Dosdoğru bir hayat yaşamaya azmettiğiniz anda çıldırır. En küçük bir açığınızı bulmaya çalışır. Kedinin fareyi beklediği gibi bekler.
İnsan; bu dünyada; Kur’ân’la şeytan arasında. Kur’ân’a yakın oldukça insan, şeytanın şerrinden uzaklaşır. Allah’a yakın olan şeytana uzak olur. Kur’ân’dan uzaklaştıkça da, şeytanın çekim alanına yaklaşır.
“Kim Rahman’ın zikrine karşı körlük ederse, Biz ona bir şeytan musallat ederiz de kendisine arkadaş olur. Şeytanlar onları yoldan çıkarır; onlar ise kendilerini doğru yolda bilirler.
Nihayet huzurumuza geldiğinde, ‘Keşke seninle aramız iki doğunun arası kadar uzak olsaydı! Sen ne kötü arkadaşsın!’ der.” (Zuhruf Sûresi, 36-38)
Evet, Allah’a yakın olan şeytana uzak olur. Allah’tan uzak olan da, şeytana yakın olur.
Burada ‘zikir’ sözcüğünden maksat, hem Allah’ı anmak, hem de Allah’ın kitabının, yani Kur’ân’ın anlamını taşımaktır. Kim Rahman’ı hatırlamaz, O’nu anmaz, O’nun buyruk ve yasaklarına karşı görevlerini yapmazsa, şeytan ona arkadaş olur.
Kâinatta boşluk yok. İnsan ya Âlemlerin Rabbi’ne muhatap olacak, ya da şeytana arkadaş olacak. Ya Allah’a yakın olacak ya da…
Şeytan zayıf yanlarımızın ve günah yollarının üzerine bin bir tuzak kurar. Birine olmazsa, diğerine düşmemizi bekler.
 İç dünyamızı ve duygularımızı dalgalandırır, dengemizi bozar. Aklımızı, hayalimizi alt üst eder. Niyet ve davranışlarımızın frekansını bozmaya çalışır.
Şeytan, yalnız değildir. Onu hiç aratmayacak olan cinlerden ve insanlardan da şeytan benzeri varlıklar pek çoktur. Uzağa gitmeye gerek yok, medyanın her çeşidine ve çevrenize bu gözle bir bakın, yeter.
“Evet, cinnî şeytanın vücuduna kat’î bir delili, insî şeytanın vücududur.” (Lem’alar, shf. 85)
 Bazen dost suretinde görünür bu düşman, sağdan yaklaşır. Şeytan bizi sadece günahlara dâvet etmekle kalmaz. Hayırlı işlerin ve hizmetlerin içinde de olabilir. Kendini Haktan yanaymış gibi gösterir. Sağdan yaklaşır, insanı şaşırtır. En tehlikeli yanı da budur.
Maske takmadan dolaşsaydı, gerçek yüzüyle görünseydi, hiçbir düşman bu kadar tehlikeli olmazdı.
Şeytanın iflâh olmaz problemi bizimledir. Biz, Rabbimizin en kıymetli eseriyiz. Bunu asla hazmedemedi ve edemeyecek. Yeryüzünün özel varlığı olmamız, zeminin halifesi konumunda bulunmamız gibi şerefli bir mevkîden ayağımızı kaydırmaya çalışır.
Şeytanın açtığı kapılar, onun istediği yola çıkar. O yolun sonu ise çok tehlikelidir.
 Şeytan, girdiği bu yoldan ilk günden beri ne döndü, ne de tövbeye yöneldi. Bizi de kendi yoluna sokmak için elinden geleni yapar. İnsanın konumu çok farklı. Günah ve hatalarımız haddi aştığında, affına sığınacağımız ve bağışlanma dileyeceğimiz bir mercimiz var. Sonsuz merhamet sahibi bir Rabbimiz var.
Allah’a yakın olan, şeytana uzak olur.
Şeytan, fitne ve fesat kuyusuna öylesine dalmış ve öylesine uğraşlar içindedir ki, kalbinde zerre miktar Allah’ı bilme ve tanımaya yani marifetullaha bir yer kalmamıştır. Rabbini gerçek mânâda tanısa, sevse ve bilseydi, şeytan da belki tövbeye yönelebilirdi. Girdiği yolu, iradesiyle kendisi seçmiştir. Dönmemek üzere hüsranlı bir yolculuğa çıkmıştır. Allah’ın iradesine karşı gelmiştir.
İmtihan bitmiyor. Hem şeytan, hem de insan için devam ediyor. Günahlara girmemekte direnen ve yanlışlardan dönen kazanacak. Biri saptıracak, diğeri sapmayacak; biri azdıracak, diğeri azmayacak; biri çirkin sözler ve çirkin işler teklif edecek, diğeri kulak asmayacak; biri “Öldür, kır, yak, yık, ez geç!” diyecek, diğeri “Hayır!” diyecek; şeytan kendi yoluna ve dostluğuna çağıracak, insan ise, Kur’ân’ın yolunu ve Allah’ın dostluğunu seçecek. Sırtından geçinen şeytanı bir gün fark edecek insan, “Yürü yoluna! Sen kendi yoluna, ben Allah yoluna!” deyip, fırlatıp atacaktır.
Şeytan, kıskaçlığın zebunu; insan ise, masumiyetin simgesi olarak hayatına devam edecek. İnsan ömründen son bir nefes kalsa bile, Rabbinden affını talep eder. Tövbe ve arınma yolunu seçer. Rabbine karşı hatasını ve zaafını bilip itiraf eden ve af dileyen insan kazanacak; şeytan yine kaybedecektir.
“Her ne olursa olsun, geçmiş geçmişte kaldı. Bugün yeni bir gün benim için.” diyebilmeli insan. Rabbine tam inanmış bir kalple sığınıp, günahlarının affedileceğini ümit etmeli. Ve buna da inanıp ağlamalı. İşte o zaman gözyaşları bulut olup çağlayacak, rahmet olup onu yıkayacaktır inşallah.
Allah’a yakın olan, şeytana uzak olur.
Allah bizi kendisine yakın, şeytana uzak olanlardan eylesin…
Es-salâtü ve’s-selâmü aleyke yâ Rasûlallah…

Tefekkür
“ Mü’min bal arısı gibidir. Bal arısı, hep güzel şeyler yer, hep güzel şeyler üretir. Her yere konar, ama hiçbir şeyi ne döker, ne kırar, ne de ifsat eder.”
Hz. Peygamberimiz (asm) (Ahmed b. Hanbel, Müsned, II, 199.)
(Zafer Dergisi’nin Şubat 2014 sayısı
arka kapağından)

Bir şiir
Rabbim, iki arada bir deredeyim…
Yalnız nefsimi sana şikâyetteyim!
 Gitti ömrüm, tükendi nefesim; hâl bu…
Affına muntazırım, beklemekteyim…
                                         Selçuk Yıldırım
       
Ah ömrüm
Bir hazine buldun farz et ki…
Çok değerli…
Eğer sen, ömür denilen hazineyi…
Ondan daha değerli bilmezsen,
O bulduğun da bir işe yaramaz ki…
                                           İrfan Tunahan
       
Giden gitti…
Dünyada birçok şeyi tekrar yaşayabiliriz, ama
Hayatımızı ikinci defa yaşayamayız
Ne günün ne de ömrün
 Tekrarı mümkün…
                                         Selçuk Yıldırım

Tövbe
 Hz. Mevlânâ da doğru adresi gösteriyor:
 “Günah mı işledin? Hemen tövbe et.
 İnsan suya düştüğü için değil, yüzme bilmediği için boğulur.”
       
Bir nükte
En büyük dertlerden biri de kendini idare edemeyen, âciz bir insanın kâinatı idareye kalkışması ve bin derece haddinden tecavüz etmesidir.
 Mülkün sahibini unutana ve haddini aşana bakın ne diyor                         L. Eisenberg:
 “Salim bir kafa istiyorsanız, kâinatın idareciliğinden istifa ediniz.”
       
 Bir söz
M.Gandhi’ye gazeteciler batı medeniyeti hakkında fikrini sorarlar:
“Batı medeniyeti mi dediniz? Evet, olsa ne iyi olurdu…” cevabını verir.

Okunma Sayısı: 5053
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı