"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Hutbelerin manevî atmosferi

Süleyman Alp Özcan
20 Haziran 2025, Cuma
Cuma günü camiye gittiğimizde, hepimiz içten içe bir tesir, bir manevî hava, bir kalbî dokunuş bekleriz.

Oysa ne acıdır ki, günümüz hutbeleri bu beklentileri çoğu zaman karşılamıyor. Evet, minberde okunan sözler genellikle doğrudur, hatta dinî açıdan yerindedir. Fakat ruhu olmayan bir beden gibi, canı eksik kalıyor. O yüksek kürsüde, gökten inmiş gibi gelen bir ses yerine, çoğu zaman sıradan bir memurun açıklaması gibi konuşmalar işitiyoruz.

Bugünün hutbeleri tesir etmiyor, çünkü metinler çoğu zaman kalıplaşmış, ezbere, hissiz ve mekanik bir şekilde aktarılıyor. Hutbe dediğimiz şey sadece bilgi vermek değildir. Aynı zamanda kalpleri titreten, vicdanları uyandıran, ruhları dirilten bir çağrıdır. Eskilerin deyimiyle "hitabet-i diniye", sadece akla değil, kalbe ve ruha da hitap etmelidir.

İşte burada Üstad Bediüzzaman Said Nursî'nin Risale-i Nur hizmeti devreye giriyor. Risale-i Nur, sadece aklı ikna eden mantıklı izahlar sunmakla kalmıyor; aynı zamanda kalbe ve vicdana da derin bir tesir bırakıyor. Bugün bazı insanlar Risale-i Nur’u, “ağır” ya da “sadece akla hitap eden” bir eser gibi görüp haksız eleştirilerde bulunabiliyor. Oysa hakikat bunun tam tersi.

Üstad bir yerde şöyle der:  “Kur’ân’ın bu asırdaki bir manevî mu’cizesi olan Risale-i Nur, aklı, kalbi ve ruhu birden terbiye eder.”¹ Bu cümle, Risale-i Nur’un tesir alanını özetliyor. Akla hitap ettiği kadar kalbi de ıslâh ediyor. Çünkü hakikî iman yalnız kuru bir bilgi değildir; kalbin nurudur, vicdanın huzurudur, ruhun gıdasıdır.

Bazı hutbeler, sanki sadece bir prosedür gereği okunuyor gibi. Oysa Bediüzzaman, Hutbe-i Şamiye adlı eserinde hakikî bir hutbenin nasıl olması gerektiğini bize gösteriyor. O hutbede yalnız Suriye halkına değil, bütün İslâm âlemine sesleniyor. İçtimaî problemlere Kur’ân’ın penceresinden bakıyor ve çareyi iman, ahlâk, kardeşlik, ilim ve marifette buluyor. O hutbenin her satırı, bir manevî reçete gibidir.

Şimdi bir düşünelim: Cuma hutbeleri, Hutbe-i Şamiye gibi kalpten gelen ve kalbe giden bir hitabet olsa, cemaatin içindeki gençler, ihtiyarlar, arayışta olan insanlar nasıl etkilenirdi? İşte Risale-i Nur’un gücü burada ortaya çıkıyor. Üstad bir başka yerde şöyle buyuruyor:  “Risale-i Nur, bu zamanın yaralarına tam ilâçtır.”² Bizler sadece fikir aramıyoruz, aynı zamanda teselli, şefkat, ümit ve huzur arıyoruz.

Bugün hutbelerin tesirsiz oluşu, sadece imamların hatası değildir. Bu, genel bir yön kaybının göstergesidir. Ancak yine de her Cuma, her hutbe yeni bir imkândır. Eğer ki bu hutbelerde samimiyet, ihlâs ve manevî derinlik hâkim olursa; kalplerde de bir kıvılcım tutuşabilir.

Unutmayalım ki, Allah’ın kelâmı olan Kur’ân, her asırda milyonlarca insanın ruhunu aydınlatmıştır. Risale-i Nur da Kur’ân’dan aldığı bu ilhamla çağımızda maneviyatı yeniden ayağa kaldırmaya çalışıyor. O hâlde, hem hutbelerde hem de tüm dinî anlatımlarda bu manevî atmosferi tekrar tesis etmek zorundayız. Çünkü konuşan yalnız hakikattir. Vesselam...

Dipnotlar

1. Lem'alar, 14. Lem’a 

2. Sözler, 25. Söz

Okunma Sayısı: 226
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı