"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Makam-ı Mahmud

Şeyma TÜRKAN
11 Temmuz 2016, Pazartesi
“Makam-ı Mahmud bir uçtur. Pek büyük ve binler Makam-ı Mahmud gibi mühim hakikatları ihtiva eden bir hakikat-ı a’zamın bir dalıdır.

Ve hilkat-ı kâinatın en büyük neticesinin bir meyvesidir. Ve ucu ve dalı ve o meyveyi duâ ile istemek ise; dolayısıyla o hakikat-ı umumiye-i uzmanın tahakkukunu ve vücud bulmasını ve o şecere-i hilkatın en büyük dalı olan âlem-i bâkinin gelmesini ve tahakkukunu ve kâinatın en büyük neticesi olan haşir ve kıyametin tahakkukunu ve dâr-ı saadetin açılmasını istemektir…” Şuâlar Risalesi’nde de ifade edilen “Makam-ı Mahmud” hakikatini nasıl anlamalıyız? 

Bediüzzaman Hazretleri “Hazret-i Muhammed’e (asm) Makam-ı Mahmud verilmesi, umum ümmete şefaat-ı kübrasına işarettir.” der. Mesnevî-i Nuriye’de Makam-ı Mahmud’un “İlâhî bir maide ve Rabbanî bir sofra hükmünde” olduğu  ve bu Rabbanî sofradan lütuf, feyiz ve nimetlerin aktığı beyan edilir.

Makam-ı Mahmud’un lügat manası ise şöyledir: En yüksek şefaat makamı. Peygamberimize (asm) vaad edilen makam. İsra Sûresi’nin (17/79) “Gecenin bir vaktinde sana mahsus bir nafile namaz kılmak üzere uyan, belki böylece Rabbîn seni övülmüş bir makama (Makam-ı Mahmûda) ulaştırır.” âyetindeki bu makam hakkında Peygamberimiz (asm) şöyle buyururlar: “Bu; üzerinde, ümmetime şefaat edeceğim bir makamdır.”

Şefâat ise Kur’ân, sünnet ve icma ile sabittir. En yüksek şefaat makamı Peygamberimize (asm) ait olmakla birlikte; Allah’a yakınlığı nisbetinde ve Rabbimizin izniyle belli kimseler, günahkârlara şefâat edeceklerdir. Burada cay-ı dikkat mevzu, şefaat edenleri ve şefâata mazhar olanları seçenin Cenâb-ı Hak olduğudur. Şefaat etme hakkına mazhar olanlar ise peygamberler, ilmi ile amel eden âlimler ve şehitlerdir. Peygamberimiz (asm), kıyamet gününde kimlere şefâat edileceği hususunu da  şöyle beyan etmişlerdir: “Şefâat, çok hatası olup, günaha girmiş mü’minler  içindir.” 

Mahşer günü, insanların ilk önce şefâatte bulunanı Hz. Muhammed’dir (asm). Zira kendisi Makam-ı Mahmud’a mazhar olmuştur. Çünkü O (asm). insanların en şereflisi, beşeriyetin imamı ve rehberidir. Hamd ve şükrüyle eriştiği kullukta en yüksek mertebeleri aşmış ve Rabbimizin methine mazhar olmuş, böylece hamidiyet ve mahmudiyet gibi ulvî makamların birleştiği Makam-ı Mahmud verilmiştir. (M. Kırkıncı, Şefaat nedir?)

Ayrıca bütün enbiyanın dahi “nefsî, nefsî” dediği bir hengâmda Peygamberimiz (asm), “ümmetî, ümmetî” diyerek ulvî şefkatini göstermiştir. O (asm), yüksek şefaat makamını  ve salâvat-ı şerifeleri göndermeyi yine ümmeti için isteyerek kemal-i şefkatini izhar etmiştir. Zira Peygamberimiz (asm), “bütün ümmetinin saadetiyle alâkadardır. Onun için hadsiz salâvat ve rahmet duâlarını bütün ümmetten istemesi ayn-ı hikmettir.”(Şuâlar) “İşte o zâtın şefaatı altına girip ve nurundan istifade etmenin ve zulümat-ı berzahiyeden kurtulmanın çaresi: Sünnet-i Seniyeye ittibadır.” (Lem’alar)

Şerh çalışmalarınızı mail adresimize gönderebilirsiniz.

[email protected]   

 

Okunma Sayısı: 5050
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı