"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Mana âlemi

Şeyma TÜRKAN
06 Mart 2016, Pazar
Risale-i Nur’da müteaddid yerde geçen “âlem-i mana” kavramının izahı nedir?

Madde, varlıkta asıl değildir. Varlık mana ile vücudunu ispat eder ve mana ile daim olur. Mana varlık için adeta bir ruh ve hayat hükmündedir. Esasen madde hizmet edilen değil, hizmet edendir. Madde, vücudun dağılması ve ölüm ile fenaya gider iken mana mürekkep değildir, ayrılmaz, çürümez ve kaybolmaz, bu yönüyle mana, bekaya mazhardır. 

Âlemler ise, sadece gözümüzle gördüğümüz şehadet âlemi ile münhasır değildir. Mana âlemi olarak telakki ettiğimiz kalb, ruh, akıl gibi latifelerimizle istifade edebileceğimiz ve haberdar olduğumuz başka âlemler de bulunmaktadır. Binaenaleyh mana âlemi; manen anlaşılan âlem demektir ve ehil olan zatlara münkeşif olan bir âlemdir. 

Manalar âlemi, hakikatlerin aklen anlaşılması ve tasvir edilmesi ile alâkadar olduğumuz bir âlemdir. Zira her bir eşyanın hikmetlerle donatılmış olması ve mahiyetinde saklı olan manalar bizi âlem-i mana ile münasebettar etmektedir. Âlem-i mana ihtivası çok geniş bir âlem olmakla beraber Rabbimizin varlığını, Vahid-i Ehad olduğunu ve kâinatta tecelli eden esma ve sıfatları barındıran bir derinliğe de sahiptir. Meselâ Hüve Bahsi’nde yer alan şu ifade bize bu hakikati öğretmektedir: “… herbir zerre ve herbir parça lisan-ı hal ile [Lailaheillallah ve Kul hü vallahu ehad] dediklerini bildim ve bu ‘hu’ anahtarı ile havanın maddî cihetindeki bu acaibi gördüğüm gibi, hava unsuru da bir ‘hu’ olarak âlem-i misal ve âlem-i manaya bir anahtar oldu.” 

Bu hakikate bir diğer örnek Lem’alar Risalesi’nde eşyanın yaradılışı izah edilirken yer almaktadır. Burada Rabbimizin, eşya bir hiç iken nihayetsiz kudret eliyle varlığı icad ettiği ve ihatalı bir ilimle her şeye manevî bir kalıp hükmünde bir miktar tayin ettiği beyan edilir. 

Cenâb-ı Hakk’ın ilmindeki her şeyin suret ve planına göre o şeylerin zerreleri; o ilmî kalıp içine yerleşerek, muntazam vaziyetlerini muhafaza ettikleri ifade edilir. Ve Vahid-i Ehad’in ezeli ilminin aynasında yer alan eşyanın mahiyeti ve sureti, nihayetsiz kudret eliyle harici vücudunu giyerek âlem-i manadan âlem-i zuhura gelip gözlere gösterildiği aktarılır.

Ayrıca Sözler Risalesi’nde mahlûkatın Sani-i Zülcelâl’i tesbih ettiği açıklanırken meselâ bir ağacın her bir dal, meyve ve tohumlarının yüzlerce dille yaptıkları tesbihatı, âlem-i manada müekkel meleklerin müteaddid diller ile temsil ettikleri anlatılmaktadır.

Hulasaten mevcudat şehadet âlemiyle sınırlı değildir. Varlık âlemlerinin pek çok tabakaları mevcuttur. Âlemler oraya uygun bir şekilde ziruhlarla da süslendirilmişlerdir. Mana âlemlerinde de o âleme muvafık ervah bulunmaktadır. Netice-i kelâm manalar her bir şeyi bir âlem hükmüne getirmekle beraber kendisi de başlı başına bir âlemi oluşturmaktadır diyebiliriz.

Okunma Sayısı: 18187
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı