Nazar kelimesi bakış manasına gelmekle birlikte nazar etmek akıl sahipleri için kullanılan bir kavramdır.
Çünkü nazarda zihni ve fikri çalıştırmak vardır. Bediüzzaman Hazretleri kırk sene ömründe, otuz sene tahsilinde yalnız dört kelime ile dört kelâm öğrendim dediği bu dört kelimenin birisinin nazar olduğunu beyan ederek nazarın ehemmiyetini vurgular. Keza nazar muhtevası yönüyle de çeşitlilik arz eden bir meseledir. Meselâ Risale Nurlarda mana-yı harfi nazarı ve tevhid nazarından söz edilir. Bununla beraber hakikat nazarı, hikmet nazarı, ibret nazarı, küllî nazar, sathî nazar gibi yüklendiği manalara göre yani mahiyetine göre nazarın değişik tarzları bulunmaktadır.
Risale-i Nur’un pek çok yerinde izah edilen Tevhid nazarı, hakikat nazarı, hikmet nazarı; her şeyde, her yerde ve her hadisede Rabbimizin emir ve iradesiyle cereyan eden mu’cizevari kudret eserlerini okumayı ve böylelikle küllî bir nazarı doğuran tefekkür ibadetini elde etmeyi netice verir ki; tefekkür, marifetullah ve muhabbetullah serüveninde ilerleme kaydetmemizi sağlayan ve Nur yolunun dört hatvesinden biri olan mühim bir basamaktır. Hakikat nazarı, eşyanın melekûtiyetini izhar eden bir bakıştır ki; mü’min bu nazarla eşyaya ve hadiselere Esma-ül Hüsnâ hesabıyla bakar. Keza melekût, nimete Mün’im namına bakmak demektir. Şu halde kişi, olayların perde arkasındaki hayırlı gayeleri okumaya başlar ve kâinatın dost yüzünü keşfeder ve ünsiyet eder.
Hem gözümüzü O’nun hesabına ve izni dairesinde çalıştırdığımızda şu kâinat kitabının bir mütalâacısı ve âlemde yaratılmış olan mu’cizeli san’at eserlerinin bir seyircisi ve yeryüzü bahçesindeki rahmet çiçeklerinin mübarek bir arısı misillü olunur ki bu da nur-u imanı inkişaf ettirmemize vesile olur. Böylece nazarımızda hem bu dünya hayatımız hem de ahiret hayatımız nuranî bir bostana intikal eder.
Zira “Güzel gören güzel düşünür, güzel düşünen hayatından lezzet alır.”
Binaenaleyh dünyanın bir kitab-ı Samedanî olması ve bu yönüyle mahlûkatın, Esma-ı Hüsna’yı bildiren birer mektub olduğunu, kâinatın yaratılış hikmetlerini anlamayı netice veren Kur’ân’ın ve tefsirleri olan Risale-i Nur’ların rehberliğiyle ancak hakikat ve hikmet nazarını elde edebiliriz. Zira “Kâinat mescid-i kebirinde Kur’ân kâinatı okuyor! Onu dinleyelim. O nur ile nurlanalım, hidayetiyle amel edelim ve onu vird-i zeban edelim.”
İşte bu küllî nazarı elde etmekle esbab ile müsebbebat arasındaki manevî mesafeler kalkar. Çünkü imanın dürbünüyle Kur’ân’ın nuruyla perdelerin ardındaki manalar inkişaf edip inbisat eder. Aldığımız bu iman dersiyle ibret nazarını kazandığımızda ise her şeyin ya bizzat güzel olduğunu veya netice itibari ile hayırlı olduğunu anlamaya başlarız.,
Şerh çalışmalarınızı mail adresimize gönderebilirsiniz.
[email protected]