“Büyük bir bahçeye giren kimsenin, o bahçenin bütün meyvelerine elleri yetişmez, fakat eline girdiği miktar yeter”1
Bizde elimiz yetiştiği kadar meyve toplamaya devam edelim.
Bismillahirrahmanirrahim. Bismillah her hayrın başıdır. 2
“Cümle tahiyyat ol Hâkim-i Ezel ve Hakîm-i Ezeli ve Rahman-ı Lemyezili’ye elyaktır ki bizi İslâmiyet ile serfiraz ve Şeriat-i Garra ile sırat-ı müstakime hidayet etmiştir”3
Her hayırlı işe başlarken “Bismillah” dediğimiz gibi özellikle feyizdar olması duasıyla İslami yazı ve hizmetlerin başında da bu mübarek kelimeyi kullanırız.
Daha sonra Allah a şükür ve hamd ifadesi olan “”Elhamdülillah” ile devam eder ve bizleri İslâmiyet ile şereflendiren Rabbimize hamd etmemiz gerektiğini Bediüzzaman Hazretleri şöyle ifade ediyor:
“Ey insan-ı müşteki !
Sen madum kalmadın, vücut nimetini giydin, hayatı tattın, camit kalmadın, hayvan olmadın, İslâmiyet nimetini buldun, dalalette kalmadın sıhhat ve selamet nimetini gördün ve hakeza.”4 Evet bu hamdi yaptıktan sonra Üstadın ifadesi ile “En makbul dua salavat-ı şerifedir” tavsiyesine uyarak peygamberimize salat ve selam ile dersi bitiririz.
Allah, başlangıcı olmayan bir ilim sahibidir. O sonsuza kadar bütün yarattıklarına merhamet ve şefkat eden ve onları nimetlendiren Rahman-ı Lemyezeldir.
Kullarına daima rahmeti ile muamele eder ve ayetinde “Allah’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin” 5 diye emreder.
Ve öyle olduğu içindir ki parlak temiz bir şeriatla doğru yolu gösterip hidayete erdirmiştir.
“Öyle bir şeriat ki, akıl ve nakil desbedest (el ele) ittifak vererek ol şeriatın hakaikının hakkaniyetini tasdik etmişlerdir.”
Cenab-ı Allah Kur’an’da bizlere bildirdiği şeriatı ile hayatımızı süslemiş, düzene sokmuş, dünya ve ahretimizi nizama getirmiştir.
“Evet, nev’i beşerin ahvâline dikkatle bakılırsa görülür ki; ruhun manen terakkisini, vicdanın tekamülünü, akıl ve fikrin inkişaf ve terakkisini telkih eden, yani aşılayan şeriatlardır, vücut veren tekliftir, hayat veren peygamberlerin gönderilmesidir, ilham eden dinlerdir. Eğer bu noktalar olmasaydı, insan hayvan olarak kalacaktı ve insandaki bu kadar kemalat-ı vicdaniye ve ahlak-ı hasene tamamen yok olurlardı” 6
Allah’ın dini şeriattır, şeriat da Allah’ın emirleridir. İslamiyet ile şeriatı ayırmak ise cehalettir. Dini bilmemektir.
“Ey Peygamber biz seni bir şeriat üzerine tabi kıldık” ayeti dinin bir şeriat olduğunun ispatıdır.
“Şeriat-ı İlâhiye ikidir” diyor Üstad Hazretleri; biri: sıfat-ı kelâmdan gelen şeriattır ki, beşerin ef’al- ihtiyariyesini (İnsanın kendi iradesi ile yaptığı işleri). İkincisi: Sıfat-ı iradeden gelen ve “evemir-i tekviniye” (yaradılışa ait İlâhî kanun ve nizam) tesmiye edilen şeriat-ı fıtriyedir ki, bütün kainatta cari olan kavanin-i âdetullah’ın (Kâinatta işleyen İlâhî kanunların) muhassalasından (meydana gelen sonuçlarından) ibarettir. 7
Tekvini şeriata (Yani, dünyanın şartlarına) uymadığımız zaman nasıl dünyada sıkıntı çekiyorsak. Sıfat-ı kelâmın yani Allah’ın Kur’ân’da emrettiği şeriata da uymadığımız zaman ahirette sıkıntı çekeceğimiz muhakkaktır.
Şeriat; akıl ile Kur’ân ve hadisler gibi İslâm’ın asıl kaynakları olan nakil ile bir araya gelerek kevnî ve kelamî şeriatın hakikatlerini tasdik etmişler. İnsanlara da sırat-ı müstakimi göstererek ifrat ve tefritten uzak vasat yolları göstermişler..
Dipnotlar:
1- Şualar, s. 119.
2- 1. Söz
3- Muhakemat, s. 21.
4- 24. Mektup
5- Zümer Suresi
6- İşârâtü’l-İ’caz, s. 355.
7- Mesnevî-i Nuriye, s. 391.